DONALD Trump çağımızı zehirleyen otoriter popülist hareketlerin tipik bir temsilcisidir.
Dini ve milli duyguları kaşıyarak hukuk ve demokrasi değerlerinin altının oyulması ve güç tutkusu, bu hareketlerin ortak özelliğidir.
Popülizmin bu özellikleri hakkında çok sayıda akademik yayın var. Jan-Werner Müller’in Türkçesi de yayınlanan “Popülizm Nedir?” adlı kitabına bakabilirsiniz. (İletişim Yayınları)
Trump’ın Aralık 2017’de açıkladığı “Milli Güvenlik Belgesi”nin 55 sayfa olması onun zihniyetini gösteren bir belgedir. Obama’nın 2015 Milli Güvenlik Belgesi ise 22 sayfaydı.
Trump’ı tanımada diğer bir gösterge onun “Amerika’yı yeniden büyük yapalım”sloganıdır. Diğer bir gösterge şüphesiz Trump’ın “narsist ve megaloman”kişiliğidir. (Gneg Sargint, NYT, 14.12.2017)
Fakat bir de “evanjelizm” özelliği var.
EVANJELİZM NEDİR?
Evanjelizm, kökten dinci Protestanlık inancıdır. İsa’nın gökten inerek dünyaya egemen olması için İsrail’in “büyük zafer”i kazanması gerektiğine inanırlar.
Timothy Weber’in “Road to Armegeddon”adlı kitabında yazdığına göre 40-50 milyon Amerikalı bunan inanıyor!
Trump da ya inanıyor ya sempati duyuyor; siyasette de pervasızca kullanıyor. Trump’ın Kudüs ve İsrail konusundaki delice siyasetleri bunun uygulaması değil mi?
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence evanjelik olduğu gibi pastör Brunson’la aynı kilise cemaatine mensuptur; bunu “aynı tarikat” diye anlayabiliriz.
Tabii Trump bunu bile bile Pence’i yardımcı olarak tercih etti.
Böylece Brunson’ın tutukluluğu gibi siyasi ve hukuki bir sorunu, evanjeliklerin gözünde “din sorunu” gibi algıladı.
Kasımda Amerika’da araseçimler var. Sorun, basit bir seçim tavrı olmaktan öteye, maalesef itikadi bir saplantı haline gelmiştir. Trump’ın megalomanlığı ve “Amerika’yı yeniden büyük yapma”saplantısı bu tabloyu tamamlıyor.
ABD ile aramızdaki YPG, FETÖ, F-35, Halk Bankası ve Hakan Atilla, İran’a ambargo gibi sorunları birlikte düşündüğümüzde nasıl bir ciddi problemle karşı karşıya olduğumuz görülür.
AMERİKA’DAKİ TÜRKİYE
F-35’lerin Türkiye’ye tesliminin ertelenmesi tasarısı dün 100 üyeli Senato’da 85 oyla kabul edildi! Trump’ın imzasına kaldı.
Bu, daha ağır bir gelişmedir.
Sadece 10 senatör Türkiye lehine oy kullandı.
Halbuki eskiden Senato’da Türkiye’yi kuvvetle savunan senatörler çıkar, Beyaz Saray, Savunma ve Dışişleri bakanlıkları Türkiye lehine devreye girerdi.
Gazetelerde Türkiye lehine yazılar çıkardı.
Fakat Türkiye’nin “rehine diplomasisi” ya da “takas” amacıyla tutuklamalar yaptığı görüntüsü imajımızı sarstı. Öyle ki, geçen yıl Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, tamamen ekonomik nitelikli Dünya Bankası toplantısı sırasında “Türkiye’de rehine yok” diye açıklama yapma gereğini duymuştu. (12 Ekim 2017)
Şimdi evanjelik bağnazlığı Türkiye’ye karşı skandal yaptırımlara kalkarken Türkiye’nin Amerika’da artık lobi gücü yok veya zayıf.
Türkiye’nin dış kredi almasını bazı kurumlar nezdinde zorlaştıran tasarı da hâlâ gündemde!
Dün dolar 5 liraya vurdu...
TÜRKİYE’NİN POLİTİKALARI
Bütün Amerika Trump’ın emrinde ve evanjeliklerin çizgisinde değildir. Klasik demokrasiye inanan medya, akademik camia, kurumlar ve seçmenler bunlara karşıdır.
Amerikan seçimlerinde Rusya’nın parmağını araştıran savcı Rober Mueller, dün “Trump’ı yüz yüze sorgulamak istediğini” açıkladı.
Kriz Amerika’ya da Türkiye’ye de zarar veriyor, kârlı çıkan sadece Putin ve Gülen’dir!
Elbette boyun eğmeyeceğiz ama bu satrancı maharetle, diplomatça oynamak zorundayız.
Bugün Çavuşoğlu’nun ABD’li meslektaşı Pompeo ile yapması beklenen görüşme umalım ki diyalog kapısını açsın.
Açıkça bellidir ki, Ankara’nın Avrupa ve Amerika’daki popülist akımlara karşı demokratların desteğini kazanacak politikalar geliştirmesi gerekiyor