10 Ekim 2020 Cumartesi

El Etek Öpmek


TÜRK Dil Kurumu sözlüğünde şöyle deniliyor: “El etek öpmek: bir işi yaptırmak için çok yalvarmak, yaltaklanmak.”

El öpmek ayrı bir şey; çok defa samimi saygıyı ifade eden bir âdetimizdir.

Asıl sorun “yaltaklanma, dalkavukluk”anlamına gelen “etek öpme” deyimindedir.

Bir de çok şükür artık unuttuğumuz “saçak öpme” deyimi vardı. Bayramlaşmaya katılan devlet büyükleri padişahın tahtından sarkıtılan halı saçaklarını öperlerdi; mutlak itaat ve sadakat beyanı olarak.

TEPKİLER BAŞLIYOR

Hayatın nimetlerinin eğitimle ve piyasada iş yaparak değil, “büyükler”in takdir ya da lütfuyla kazanıldığı bütün eski toplumlarda böyle davranışlar yaygındı.

Krallar, padişahlar aynı zamanda “velinimet”tiler.

Bütün milletlerin geçmişinde görülen “hiyerarşik toplum” tipinde baş başa bağlıydı, başlar da padişaha...

Uzun asırların pekiştirdiği bu yapıda Osmanlı’nın son zamanlarında yaşlı paşalar saçak öpme âdetini yadırgamazlar, “muayede” (bayramlaşma) törenlerinde bunun için sıraya girerlerdi...

Fakat Kâzım Karabekir’in hatıralarında yazdığı gibi, “mektepli”ler iki şeye çok nefret duymaya başlamıştı: Biri bu saçak öpme, etek öpme âdeti; öbürü de 7-8 yaşındaki bir şehzadenin karşısında paşaların, miralayların hazırola geçmesi...

NAMIK KEMAL’İN İSYANI

Namık Kemal bizde hürriyet, parlamento, kuvvetler ayrılığı fikirlerinin öncüsü olduğu gibi hür irade ve eşitlik bilincine sahip insan özleminin de öncüsüdür.

1868-1870 yıllarında, Londra’da çıkan “Hürriyet” gazetesinde yazdıklarına bakın:

“Kimin eteğini öptünüz de ağzınız lezzet buldu? Kimin ayağına kapandınız da başınız göğe erdi? Dudaklarınız tuzlu tuzlu çuhalara yapıştıkça şeker mi peyda oluyor? Yüzünüz terli terli sahtiyanlara (kunduralara) dokundukça burnunuza mis kokusu mu geliyor?...”

Namık Kemal’in satırları böyle uzayıp gider. Devamını görmek isteyenler merhum Ziyaeddin F. Fındıkoğlu hocamızın 1941’de İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası’nda çıkan “Türk Hukuk Tarihinde Namık Kemal” başlıklı makalesine bakabilirler.

Karabekir’in yazdığı tepkiler, Namık Kemal mektebinden geliyordu.

OSMANLI MODERNLEŞMESİ

Namık Kemal, uzun asırları kapsayan “hiyerarşik toplum”dan, haklarda ve onurda “eşitlikçi toplum”a geçişin öncüsüydü. “Hiyerarşi” sadece görev icabı ve kanunla tanımlanmış olmalıydı; doğuştan veya kerametten değil...

Hürriyet fikirlerinin azınlıklara yaradığını, koca imparatorluğu yıktığını söyleyerek Namık Kemal’e hâlâ hücum edenler vardır.

Fakat azınlıklar hürriyet ve milliyetçilik fikirlerini kendi okul ve gazetelerinden öğrenmişlerdi. Namık Kemal de Müslümanlara anlatmaya çalışmasa mıydı?!

Asıl mesele, hürriyet fikirlerinden niye Müslümanların yararlanamadığı, niye bunun çok geciktiğidir.

Kemal Karpat hocamız “Osmanlı Modernleşmesi” adlı eserinde azınlıkların Müslümanlardan daha eğitimli, girişimci ve varlıklı olduklarını rakamlarla anlatır.
(Timaş Yay.)

HÜR DÜŞÜNCE

Müslümanlar “hiyerarşi”yi kırmada, “sürüden ayrılma”da, hür teşebbüs ve hür düşünmede gecikmişlerdi.

Hâlâ sivil hayatta da “Emir demiri keser”falan demiyor muyuz?!

Aile ve hoca ya da öğretmen ilişkilerinde özel saygı ifadesi olan el öpmeyi de artık iş ve siyaset hayatımızdan çıkarmak gerekmiyor mu?

Ait olduğumuz siyasi, mesleki, sosyal kurumların hür iradeli “üye”leri olduğumuz, “emir eri” olmadığımız bilincine ulaşmamız gerekmiyor mu?

İçinde bulunduğumuz çağ her alanda yaratıcı olmayı gerektiriyorsa, bunun tek yolu hür düşünce, bağımsız kişilik ve iyi eğitim değil mi?

Haber Yorumlarını Göster

Lorem ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry.

Comments


EmoticonEmoticon