10 Ekim 2020 Cumartesi

Yine mi Faiz


BUGÜN Merkez Bankası faizle ilgili bir karar verecek; bütün gözler MB’nin üzerinde...

İçeride, yani “milli” ekonomi çevrelerinde yaygın beklenti, doların cazibesini kesecek düzeyde TL faizinin arttırılmasıdır.

Bizim Merkez Bankası da 3 Eylül’deki açıklamasında “fiyat istikrarı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edeceğini”vurgulayarak faizin arttırılacağı sinyalini vermişti.

Sadece iç ekonomi çevreleri değil...

İki gün önce ABD’li yatırım bankası Morgan Stanley, “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın politika faizini 425 baz puan sıkıştırarak yüzde 22.0’a çıkarmasını beklediklerini” açıkladı.

Türk ekonomisinin sağlığa kavuşması yabancıların da yararınadır, bizimle daha çok iş yaparlar.

Bu tabloyu komplo teorileriyle açıklayabilir miyiz? Kim faiz lobisi, kim döviz lobisi?

ALTINLAR BANKAYA

Hükümet, 2016 sonunda başlattığı kampanyayla “yastık altı” denilen ve sandıklarda, kasalarda, gerdan ve kollarda muhafaza edilen altınların bankaya yatırılmasını teşvik ediyor.

2017 yılında 13 bin vatandaş elindeki 2.5 ton altını bankaya yatırdı.

Fakat yastık altındaki altınların 2 bin ton olduğu tahmin ediliyor!

Hükümet, Mart 2018’de kampanyanın ikinci turunu yaptı; Eylül 2018’de aynı kampanya yenilendi. Bu yıl 4.3 ton altının bankaya yatırılması bekleniyor.

Son derece isabetlidir. Çünkü bu muazzam servet yastık altında kalmamalı, ekonomiye katılmalı, “sermaye”ye dönüşmelidir.

Yani, yatırım ve üretim sürecine girmelidir.

2001 (Kemal Derviş) reformları sayesinde bankacılık sistemimiz de sağlamdır.

Hükümet altınları bankaya çekmek için, altınlarını Ziraat Bankası’na yatıranlara ortalama yüzde “2.40 getiri”si olan “altın tahvili” veya “altın kira sertifikası” veriyor.

Hem altınınızın değeri artacak, hem üstüne yüzde 2.40 getiri, yani faiz!

Gördünüz mü faizin işlevini?

Tefecilik başka, ekonomideki işlevsel faiz başkadır.

MERKEZ’İN BAĞIMSIZLIĞI

TL’nin yeterli getirisi olmazsa tasarruflar altına, dövize ve taşınmaz rantlarına gidiyor. Politikacı elbette seçmen kitlesine ucuz faizli kredi sunmak ister, fakat bunu siyasi kararla yapmak enflasyon ve dövizi fırlatıyor...

Bu sebeple bütün dünyada “Merkez Bankası”nın bağımsızlığı fikri gelişti.

Bizim yöneticilerimiz de Londra’lara giderek bunu anlatıyorlar.

Merkez Bankası’nın bugünkü toplantısında faiz arttırımını isteyenler hem böylece MB’nin bağımsızlığının kanıtlanacağını söylüyorlar, hem TL’nin değerlenmesiyle döviz ve enflasyonun kontrol altına alınacağını...

Bu sağlanırsa bir süre sonra faiz de düşer diyorlar.

Bu konuda saygın iktisatçılarımızdan Prof. Selva Demiralp’in Milliyet’teki yazılarını tavsiye ederim.

SELÇUKLU VE OSMANLI

Osmanlı’nın iktisaden geri kalmasının sebeplerinden biri, mevduat toplayan finans kurumlarının olmaması, bu yüzden sermaye birikiminin çok cılız kalmasıydı.

Evet, faizle kredi veren para vakıfları vardı, fakat bunlar faizle para toplamadıkları için sermaye birikimine önemli bir katkı sağlayamadılar.

Osmanlı 19. yüzyılda banka kurmaya başladığında iş işten geçmişti; İngiltere’de kişi başına gelir Osmanlı’nın 20 katıydı!

Selçuklulardaki faiz işlemleri konusunda Osman Turan hocamızı, Osmanlılardaki faiz işlemleri konusunda Halil İnalcık ve Şevket Pamuk hocalarımızı okumak gerekir.

Özetle, ekonomik konularda doğru düşünce tarihen de sınanmış olan iktisadi rasyonalizmdir

Lorem ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry.

Comments


EmoticonEmoticon