14 Şubat 2022 Pazartesi

Osmanlı Tarihi, ilahi İsaretler



LAHI İ ŞARETLER Şeyh Edebali'nin kızı Malhun Hatun'u, önce Osman Bey ve ardından Eskişehir beyi nikahlamak istemişler ancak ret cevabı almışlardı. Eskişehir beyinin intikam almasından çekinen Edebali, bu beyin arazisini terk ederek Ertuğrul Gazi'ye ait bölgeye göçerken bu hareketi ile beyin gazabını daha da üzerine çekmişti. Nitekim kıskançlık ateşi ile yanan Eskişehir beyi derhfil Osman Gazi'yi ortadan kaldırmak için harekete geçmiş ancak hiç ummadığı bir bozguna uğramıştı. Öte yandan Osman Bey ise sanki Edebali ile arasında hiçbir olay geçmemiş, sanki onun kızını isteyip de ala­ mamış bir in�an değilmiş gibi asaletine yakışır bir tarzda hocasıyla eski rabıtasını, ilişkisini aynen devam ettiriyordu." (Ahmet Şimşirgil – Kayı I)

arada genç bahadır Osman da bazı rüyalar, özel haller gö­ rünmeye başladı. Nitekim bir gece dostuna misafir olmuştu. Geç vakte kadar sohbet ettiler. Arkadaşı yatağını hazırlayıp iyi geceler diledi ve odasına çekildi. Osman Gazi tam yatacaktı ki özel muhafaza içindeki Kur'an-ı Kerim gözüne ilişti. Kelam-ı kadim odada dururken ayaklarını uzatıp yatamadı. Mushaftan yana müteveccihen diz çöküp sabaha kadar huşu ve edep ile oturdu. Ev halkının uyanma vakti gelirken, bu haline şahit olmasınlar düşüncesiyle ayaklarını uzatmadan başını yatağa doğru şöyle bir korken gözleri dalıverdi. İşte o anda Cenab-ı Hak tarafından bir ses gelerek: "Ey Osman, çün sen benim kelamıma hürmet ü ta'zim idüb izzet ü ikram eyledin. Ben dahi sen ve senin evladını ve etbaını ve eşyanı alemde ebedi muazzez ve mükerrem ve muhterem kıldım:'9 Osman Gazi, bu rüyadan sonra Şeyh Edebali'nin dergahına daha sık gelmeye başladı. Öyle ki sohbet geç vakitlere kadar sürüyor ve çoğu kez dergahta yatıyordu. İşte dergahta gecelediği günlerden birinde yine acayip bir rüya gördü. Şöyle ki: Rüyasında hocası Edebali'nin koynundan birdenbire bir hilal zuhur etti. Gözle his olunacak surette büyüyüp bedir halini bula­ rak kendi göğsüne girdi. Ondan sonra yanlardan bir ağaç çıkarak gittikçe büyüdü. Yeşilliği ve güzelliği gittikçe artıyordu. Dalların gölgesi üç kıta ufkunun nihayetlerine kadar karaları ve denizleri kuşattı. Kafkas, Atlas, Toros, Emos dağları bu yapraklar denizinin dört rüknü gibi gözüküyordu. Ağacın kökünden, deniz gibi gemilerle örtülmüş olarak Dicle, Fırat, Nil, Tuna çıkıyordu. Ovalar ekinlerle dolu, dağlar büyük ormanlarla dalga dalga kaplıydı. Bu dağlardan çıkan bereketli sular gül ve servi bahçeleri içinde dolana dolana akıyorlardı. Bu pınarlara kol kol insanlar gitmekte, kimi bunlardan bostanlara su vermekte, kimi onları ab-ı hayat gibi içmekte, kimi bağında bahçesinde ekin biçmekte, kimi çeşmeler hayırlar yapmakta, kimi de çayırlarda safa sürmekte idiler. Ovalarda

uzaktan kubbeler, dikili taşlar, sütunlar, latif minareler ve kulelerle süslü şehirler görülüyordu. Bu ulu binaların hepsinin zirvelerinde birer hilal parladığı gibi, minare şerefelerinden yayılan ezan-ı Muhammedi sedaları sayısız bülbüllerin nağmelerine karışıyordu. O sırada şiddetli bir rüzgar çıkarak ağaçların taze ve güzel kokulu yaprakları dünyanın bütün şehirleri üzerine, özellikle iki deniz ile iki karanın kavşağında iki yakut ve iki zümrüt arasına yerleştirilmiş bir cevhere benzeyen ve bütün dünyayı kuşatan en kıymetli taşı hükmünde bulunan istanbul'a doğru yayıldı. Osman halkayı parmağına geçirmek üzere iken uyandı. Rüyasını sabah olunca hocasına anlattı. Şeyh Edebali, ona: "Müj­ de ey Osman! Hak Teala sana ve senin evladına saltanat verdi. Bütün dünya, evladının himayesi altında olacak ve kızım Bala Hatun da sana eş olacak" diyerek rüyasını tabir etti. 10 Böylece Osman Gazi on dokuz yaşında iken şeyhi Edebali'nin kızı Malhun Hatunla evlendi, nikahlarını Edebali'nin müritlerinden Turgut kıydı. Artık fırsat ve nusret senindir Hidayet menzili nimet senindir Sana verildi taht düşmesin baht Ezeli ta ebed devlet senindir Yansın çerağların dlem içinde Döşene sofralar davet senindir İki cihanda hayırla anılmak Nesep ve nesil ile burhan senindir Çocukken erdi sana baht-ı devlet Cihanda olan devran senindir Süleyman zamanının menbağısın Hem inse hem cinne ferman senindir11

Ertuğrul Bey uzunca bir mücadele hayatından sonra doksan üç yaşında ahirete intikal etti. Kendisini Söğüt'e defnettiler. Aşiret mensupları beylerinin vefatından sonra ailenin en kü­ çüğü olmasına rağmen idareyi Osman Gazi'nin almasını istediler. Henüz babasının sağlığında gösterdiği muvaffakiyetler, yiğitlik ve cesaretteki şöhreti Osman Gazi'nin aşiretin başına geçmesinde en büyük etken oldu. Başa geçtiği gün o ilin beyleri ve kethüdaları huzuruna çıkarak şöyle dediler: "Siz Kayı Han neslindensiniz. Kayı Han bütün Oğuz beylerinin Oğuz'dan sonra ağaları ve hanları idi. Oğuz töresi gereğince Oğuz neslinden kimse bulunmayınca hanlık ve padişahlık Kayı soyu varken başka bir boy soyuna düşmez. Bundan böyle Selçukilerden bize medet ve çare yoktur. Memleketin çoğu ellerinden gitti. Tatar onların üzerine galip gelmiştir. Ayrıca merhum Sultan Alaaddin' in babanıza ve sizlere teveccühü olmuştur. Bu uçları size ol vermiştir. Bu sebeple sizin han olmanız gerekir. Sizde sultan ve hanlığa liyakat var. İttifak dahi bulunsun. Zira saltanat ya ittifakla ya liyakatla olur. Biz sizlere gereği gibi muti ve tabi oluruz. Ta kim bu taraflarda gönül hoşluğu ile gaza edelim:' Ardından her birisi, "Padişahlığın mübarek olsun'' diyerek dua ve senalar ettiler. 12 Yıllardır kendisini yetiştiren ve bir devlet kurmaya doğru adeta adım adım götüren şeyhi Edebali, bey olduğu gün kendisine, tarihe geçen şu çarpıcı nasihatleri yaptı: "Ey oğul! Beysin ... Bundan sonra öfke bize; uysallık sana ... Güceniklik bize; katlanmak sana ... Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana ... Geçimsizlikler bize, çatışmalar bize, anlaşmazlıklar bize; adalet sana ...

göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana ... Ey oğul! Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana ... Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana ... Ey oğul sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma: İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Ey oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı. Allahu Teala yardımcın olsun ... " Yaptığı nasihatlerle Osman Bey kadar daha sonra gelen hüküm­ darları da derinden etkileyen Şeyh Edebali, Karamanda doğdu. İlk tahsilini burada yaptı. Necmeddin ez-Zahidi'nin öğrencisi oldu. Daha sonra Şam'a giderek Sadreddin Süleyman b. Ebü'l-İz ve Ce­ laleddin el Hasiri gibi zamanın seçkin alimlerinden dini ilimleri tahsil etti. Baba İlyas Horasanföen tasavvuf dersleri aldı ve manevi derecelere kavuştu. Anadolu'ya dönünce Bilecik'te bir zaviye kurarak halkı irşada başladı. Zaviyesi gelenlerle dolup taşardı. Büyük bir koyun sürüsüne sahip olan Şeyh Edebali fakir fukaranın ihtiyaçlarını da giderirdi. Ertuğrul Bey her işini onunla istişare ederdi. Oğularının ter­ biyesini de ona ısmarlamıştı. Oğlu Osman'a: "Oğul beni üz, aman Şeyh Edebali'yi üzme onu kırma'' derdi. Osman Gazi de daha sonra kendisine damat da olduğu hocasına büyük itibar göstermiş, her işinde ona danışmış, her zaman en yakın yardımcılarından biri olarak görmüştür. Son zamanlarında kızı ve torunu Alaaddin Bey ile Bilecik'te otu­ ran Edebali'ye Kozağaç köyünün öşür ve hasılatı verilmiştir. Ömrü insanları irşat etmek ve talebelere ilim öğretmekle geçen Edebali 1326 (h. 726) senesinde Bilecik'te vefat etti. Dergahının yanında defnedildi. Eskişehir'de de adına bir türbe yapıldı. 13 Ertuğrul ve Osman beylerin en büyük yardımcısı olması dola­ yısıyla ilk Osmanlı kadısı ve müftüsü kabul edilir. 14


Tarih, bayramcigerli.blogspot.com,
Bayram Cigerli,Tarih Notları, Osmanlılar,Tarih Konu Anlatım,Ahmet Şimşirgil,Kayılar,

Lorem ipsum is simply dummy text of the printing and typesetting industry.

Comments


EmoticonEmoticon