Medeniyetler Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Medeniyetler Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Şubat 2011 Pazartesi

İzmir ve Efes Beylikleri

İzmir ve Efes Beylikleri

Anadolu´nun fethi sırasında, Malatya dolaylarında faaliyet gösteren Oğuz´un Çavuldur boyundan olduğu sanılan Çakan, İstanbul´da uzunca bir müddet kaldıktan sonra 1081´e doğru İzmir´e gelerek bir beylik kurmuştur. Bizans imparatorluğunun zayıf noktalarını iyi bilen Çakan, Foça´yı ve civarını aldıktan sonra 40 parça gemiden kurulu kuvvetli bir donanma yaptırarak Ege Denizi´nde Sakız, Midilli, Sisam, Rodos adalarını zapt etti ve Çanakkale´ye doğru ilerledi. Üzerine gönderilen Bizans donanmalarını birkaç kere mağlup etti.

İstanbul´u ele geçirip İmparator olmak istiyordu. Kara kuvveti kafi gelmediği için, Balkanlar üzerinden Trakya´ya doğru ilerleyen Peçenek Türkleri ile işbirliği yaptı. Onlar karadan İstanbul´u baskı altına alırken Çakan Bey de denizden hücuma geçecek ve Bizans başkenti düşürülecekti. Fakat plan başarıya ulaşamadı. Çünkü, İmparator Aleksios Komnenos, Tuna boyundaki Kuman Türkleri´ni Peçenekler üzerine saldırtmış ve aralarında cereyan eden, Meriç kıyısındaki Lebonium Savaşı (Nisan 1091)´nda Peçenekler ağır mağlubiyete uğramışlardı.

İzmir Beyi Çakan Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan I. tarafından ortadan kaldırıldı (1097). Yine bu sıralarda Efes bölgesinde de çok küçük bir Türkmen beyliği daha görülmektedir ki, başında Tanrıvermiş Bey bulunuyordu.

İbranilerin Tarihi

İbranilerin Tarihi

Kutsal kitaplarda hikâyesi anlatılan Sami asıllı Ortadoğu halkı. İbranilerin kökeni Mezopotamya´dır; göçebe olarak yaşayan bu kavim, aralarındaki en bilgin ve en saygın kişilerce (eski peygamberler) yönetiliyordu. Eski Ahit´e bakılacak olursa, Milattan iki bin yıl kadar önce, onlardan biri, yani İbrahim Peygamber gidip Ken´an Ülkesi´ne (şimdiki Filistin) yerleşti; bunlara «nehri aşan» anlamına İbranî dendi.

Sonra, Ken´an´da kıtlık başladı. Açlık yüzünden halkın bir kısmı Mısır´a göç etti, orada köle olarak yaşadı, İbrahim´den sonra İbranilerin başına yine onun oğulları geçti: Yakup ve İshak bunların en ünlüleridir. Yakup bir gece rüyasında tanrı Yahova ile güreşmiş ve onu yenmişti. Bunun üstüne kendisine «güreşte yenen» anlamına İsrail adı verildi. Kavmine de İsrailoğulları dendi.

Sonra Yakup´un oğlu Yusuf Mısır´a gitti ve bir süre sonra kavmini de yanına aldırdı. Ama M.Ö. XIII. yy.da İbranîler, Musa´nın firavunla olan mücadelesi yüzünden, onun yönetiminde Mısır´dan ayrıldılar. Uzun süre çölde yaşadılar, sonra «Adanmış Ülke» diye adlandırdıkları Filistin´in fethine giriştiler.

Îbranîler Davut ve Süleyman zamanında (M.Ö. X. yy.) zenginliğin ve kudretin doruğuna ulaşmışlardı. Ama, Süleyman ölünce, gerileme dönemi başladı ve krallık iki rakip devlete bölündü: İsrail ve Yahudi Devleti (Yuda). Bu devletler, sırayla Asurluların, Babillilerin, Perslerin ve Romalıların egemenliğine girdi.

Diaspora

M.S. ilk iki yüzyıl içinde, İbraniler Roma egemenliğine karşı birçok defa ayaklandılar, ama hepsi boşa gitti: çoğu öldürüldü, geri kalanı da ya köleleştirildi ya da yurt dışına kaçmak zorunda kaldı. O zaman yüzyıllar süren geniş bir göç hareketi başladı: Diaspora (İbranice «dağılma»). Dünyanın her yanında birçok Yahudi topluluğu bulunmasının nedeni işte budur.

Zigguratlar

Zigguratlar

Ziggurat, Mezapotamya´ya özgü bir terimdir. Tanrıdağı anlamındadır. İlkçağ´da Sümerler, Keldanlılar, Babiller ve Asurlular tarafından yapılan, tabandan başlayarak tepeye doğru kat kat yükselen, giderek küçülen teraslardan oluşan, zirvesinde bir tapınak bulunan ve yanlarında bir merdiven sistemi yer alan kademeli bir kuledir. Üzeri açık ve dört köşelidirler.

Bu yapılar tarihi metinlerde Ziggurat, Zigura ve Ziggurak gibi çeşitli yazılışlarla görülür. Zigguratların ilk olarak Sümerlerce inşa edildiği düşünesi yaygındır. Mezopotamya halklarının en önemli faliyetleri, tapınakları Tanrı´ya ithaf etmeleridir. Sadece antropolojik değil, edebi içerikli kalıntılara dayanarak da Sümerler´den önce başlamak kaydıyla Mezapotamya düşünce tarzına aydınlık getiren tez şudur: Politik açıdan Sümerler´de şehir devleti sözkonusu idi ve her merkezin bir tanrısı olduğu gibi her tanrının da yeryüzünde kendini temsil eden bir hükümdarı vardı. Bu hükümdarın birinci görevi, Tanrı´nın evini inşa ettirmekti. Çünkü böylece Tanrı, onlardan hoşnut kalacak, bunun karşılığında da onların o bölgedeki yaşamlarını temin edecek suyu gönderecekti.

İşte Orta Asya´dan gelen bu kavimler, yüksek dağları tanrı makamı kabul etmişlerdi ve dağlık olmayan Mezopotamya Yöresi´ne gelince bu şekilde yüksek, yapay bir tepe meydana getirerek onu Tanrı´nın makamı ve tapınak yeri olarak nitelendirmişlerdir.

Yapay bir tepe görünümündeki zigguratların yapımına ilişkin inançlar tartışmalıdır. Örneğin gökyüzüyle yeri ayıran Hava Tanrısı Enlil´in büyük bir dağ olduğuna ilişkin inanışın ziggurat biçimini belirlediği öne sürülmektedir. Çok yıkık olmalarına rağmen mevcut kalıntı ve kabartmalar üzerinde çalışan bazı arkeologlar ise ova yerlilerinin dağda doğup doruklarda yaşadığına inandıkları tanrılar için bir "Tanrı Evi" inşa ederken dağa benzer bir yapıyı yeğlediklerini düşünmektedirler.

Vikinglerin Tarihi

Vikinglerin Tarihi

IX. ve X. yüzyıllarda parlayan İskandinav halklarıdır. Adları «deniz savaşçıları» anlamına gelen Vikingler, aslında iki ulusa, yani Varyaglar ile Normanlar´a mensup insanlardır.

İsveçli olan Varyaglar doğuya doğru yayılmış, IX. yüzyılda Karadeniz´e, hattâ İran´a kadar uzanmışlardı. Bunların çoğu Rusya´da, Novgorod ve Kiev´de yerleştiler, barışçı ticaret erbabı olarak ipek karşılığında kürk ve köle alışverişi yaptılar. Bunların içinden prens Ryurik Hanedanı Rusya´da XVI. yüzyıla kadar hüküm sürdü.

Normanlar

Danimarkalı ve Norveç´ti olan Normanlar («kuzey adamları») batıya doğru denizleri fethe giriştiler. Usta gemici ve korkunç savaşçı olan bu insanlar İzlanda´yı, Grönland´ı ve Kanada kıyılarını ele geçirerek sömürgeleştirdiler. Pruvası ejderha başı biçiminde olan, yelkenle ve kürekle yol alan, dibi hemen hemen düz, uzun teknelerin üstünde Büyük Britanya´ya çıktılar, zengin manastırları yağmalayarak, ağır fidyeler alarak her yere korku ve dehşet saldılar. Aynı hızlı akın tekniği anakarada da uygulandı.

Sen Irmağı boyunca denizden yukarı çıkan Normanlar, biri 845´te, diğeri 885´te iki kere Paris´e saldırdılar. Luvar vadisi, Bordeaux, Toulouse, Lizbon, Sevilla, hattâ İtalya bile onların saldırısına uğradı (Robert Guiscard, XI. yüzyılda Sicilya´yı ele geçirecektir). 911 yılında başkan Rollon, sonraları Normandiya adını alan bölgeye yerleşti ve yüz yıl kadar sonra buradan kalkan Fatih William I İngiltere´nin fethine girişti.

İki yüzyıl kadar Avrupa´ya egemen olan bu Vikingler sanıldığı kadar yırtıcı insanlar mıydı? Bu putatapar savaşçı insanların saldırısından ödleri patlayan keşişlerin yazdığı hikâyelere fazla inanmamak gerekir. Sağa adı verilen kahramanlık destanları, onların savaşlardaki başarılarını anlatır; bu destanlar ve bıraktıkları bazı sanat eserleri, Vikingleri tanımak için en iyi kaynaklardır.

Özgün Bir Uygarlık

Çok çabuk Hıristiyan olmalarına rağmen Vikingler, geleneksel inançlarını korudular. Gene Savaş Tanrısı Odin´e kurbanlar sunuyor, cinleri-perileri kutluyorlardı. Çok iyi örgütlendikleri için ülkelerinde merkezî monarşiler kurdular. Arkeolojik kazılarda çeşitli eşya (koşum, kızak, araba takımları), süs parçalan (tokalar, bilezikler, gümüş madalyon ve gerdanlıklar), silâhlar (kılıçlar, kargılar, baltalar) ortaya çıkarıldı; bunların üzerindeki ejderha, kuğu, at ve yılan motiflerinin büyülerle ilişkili bir anlamı olduğu sanılır. Tahkim edilmiş Viking köylerinin sokakları odun döşeliydi; bu köylerde kumtaşından ve granitten yapılmış, üzeri yazılı ve resimli mezar taşları bulundu.

Derebeyliğin Güçlenmesi

Viking yayılmasının sonuçlarından biri Avrupa´da derebeyliğin güçlenmesi oldu. Gerçekten bu sürekli tehdit karşısında krallar, soyluları kendi topraklarında kendi silâhlarıyla savunmakta ve köylüleri, tahkim edilmiş yerlerde korumakta serbest bıraktılar. Böylece derebeyler bağımsızlığa yöneldiler ve krallık karşısında güçlerini artırdılar.

Arkeolojik Yerler

En önemli araştırmalar Oseberg´de (Norveç) ve Jelling´deki (Danimarka) bir kral mezarlığında gerçekleşti. Eski Tralleborg ve Jutland kalelerinde, Hedeby köyünde Viking yapı tekniği ortaya çıkarıldı.

Uygurların Tarihi

Uygurların Tarihi

Ortaçağ´da Orta Asya´da ileri bir uygarlık kuran Uygurlar, önceleri Kuzey Moğolistan´da yaşıyorlardı. Hun İmparatorluğu´nun yıkılmasından sonra Göktürklerin buyruğu altına girdiler. Sonra onlara karşı ayaklanarak bağımsız bir devlet kurdular (740). Diğer Türk boylarım da buyrukları altına alarak güçlendiler. Yüz yıl kadar Moğolistan´a egemen olan Uygurlar, Çinlilerle de ilişki kurdular.

IX. yüzyılın ortalarında Kırgızlarla Tibetlilerin saldırısına uğrayarak yıkılan Uygur Devleti ortadan kalkınca Uygurlar batıya göçtüler (840) ve dağınık küçük devletler kurdular. Sonunda bütün Uygurlar Cengiz Han zamanında Moğol egemenliğine bağlandılar. Böylece son Uygur Devleti de XIII. yy.ın başında ortadan kalktı (1212).

O zamandan beri bir daha bağımsız olamayan Uygurlar, bugün Çin´in kuzeybatısında Sinkiang eyaletinde Çin egemenliği altında yaşamaktadır.

Uygur Uygarlığı

Uygurlar sanat, yapı ve yönetim işlerinde ileriydiler. Bu alanlarda öteki Türk boylarına öncü olmuşlardı. Doğu Türkistan´da yapılan kazılarda bulunan eserler, Uygur sanat ve edebiyatının yüksek bir düzeye ulaştığını gösteren tanıtlardır. Uygurlar 14 harfli bir alfabe kullanırlardı. Bugünkü Moğol ve Mançu alfabeleri Uygur alfabesinden alınmadır. Gene bu kazılarda bulunan tahta harfler Uygurların VIII. yüzyılda kitap bastıklarını göstermektedir.

Uygurlar Buda dinine bağlıydılar. Mani dininden olanları da vardı. Uygurca yazıların çoğu bu dinlerle ilgilidir. Ama Müslümanlık Uygurlar arasında yayıldıktan sonra içlerinde bu dine bağlı bilim adamları da yetişti. Uygur fikir adamları Arapça ve Hintçe´den çeviriler yaptılar. Uygurlardan kalan en önemli eser Yusuf Has Hacip´in Kutadgu Bilig´idir.

Kutadgu Bilig (Mutlu Olma Bilgisi)

Yusuf Has Hacip tarafından Uygurca yazılmış ilk Türk mesnevisidir (1069) Batı Uygurlarının (Karahanlılar) hakanı Ebu Ali Hasan´a sunulan eser, sembolik dört kişi üzerine düzenlenmiştir: 1. hakan Küntoğdı (doğru yasa); 2. vezir Aytoldı (mutluluk); 3. vezir Aytoldfnın oğlu ögdülmüş (akıl); 4. Zahit Odgurmuş (yaşamın sonu).

Bunlar arasındaki konuşmalarla toplumu meydana getiren bireylerin ödev ve sorumlulukları ve çağın yaşam felsefesi dile getirilmiştir. Kutadgu Bilig´in Uygurca ve Arapça yazmaları bulundu. XIII. yüzyılda kopya edilmiş olan Arapça Fergana yazması en güvenilir olanıdır.

Urartuların Tarihi

Urartuların Tarihi

Doğu Anadolu´da yaşamış ilkçağ ulusudur. Urartu Devleti en parlak döneminde (M.Ö. IX. yy.) Hazar Denizi´nden Malatya´ya kadar uzanan alanda egemenlik sürüyordu. Başkenti Tuşpa (Van) idi. Devletin kuzey sınırları Erzurum ve Erzincan´a, güney sınırlarıysa Musul ve Halep´e kadar uzanıyordu. O yıllarda Ön Asya´nın büyük devleti olan Asur Devleti, Urartuların bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı.

Urartular M.Ö. VIII. yüzyıla kadar Yakındoğu´nun en büyük devletlerinden biri olarak yaşadılar. Bu yüzyılın ortalarında Kimmer ve Îskit akınlarıyla sarsılarak dağlık bölgelere sıkıştılar, Îskit istilâsından ve VII. yüzyılda Asur Devleti´nin ortadan kalkmasından sonra Medlerin Anadolu´yu ele geçirmeleri üzerine Urartu Devleti M.Ö. 600 yıllarında son buldu.

Urartu Uygarlığı

Bugüne kalan yazıtlardan anlaşıldığına göre Urartu kralları başkent Tuşpa´da ve başka kentlerde kaleler, saraylar, su kanalları yaptırmışlardı. Ortaya çıkarılan eserler Urartu mimarisinin yüksek düzeyde olduğunu göstermektedir. Urartuların yaptığı su tesisleri de ilgi çekicidir (kral Menua´nın yaptırdığı Menua ya da Şamranaltı Kanalı, Keşiş Gölü Barajı v. b.). Onlardan kalan madenî eşya ve kapkacak, taş, kemik ve seramik eserler sanat ve teknik bakımından ileri düzeydedir.

Urartu dili Ön Asya dilleri grubuna girer. Yazılarıysa iki çeşitti: çivi yazısı ve hiyeroglif. Hiyeroglif yazısı yönetim ve din işlerinde kullanılıyordu. Bazı bilginler bu yazıyı onların kendilerinin bulduğunu, bazılarıysa Girit veya Hitit yazılarından edindiklerini öne sürerler. Urartular çivi yazısını Asurlardan almışlar ve bunu değiştirerek sadeleştirmişlerdi. Taş üzerine yazılmış kral yazıtları, yıllıklar, askeri olaylardan söz eden belgeler, yapılar ve su tesisleriyle ilgili levhalar çivi yazısıyla yazılmıştır.

Arkeoloji

Urartular üzerinde arkeolojik araştırmalar 1879 yılında başladı. Van-Toprakkale bölgesindeki bu çalışmayı İngilizler sürdürüyordu. Sonra Ruslar, Almanlar, Amerikalılar bu çalışmalara katıldılar. 1938´de demiryolu yapımı sırasında Erzincan yöresindeki Altıntepe´de çok değerli Urartu eserleri bulundu ve Ankara Müzesi´ne getirildi. Bu tarihten sonra konu Türk bilim adamlarının malı oldu. Bugün Türkiye´deki Urartu araştırmaları yalnız Türk arkeologları tarafından yapılıyor: Altıntepe kazılarında Prof. Tahsin özgüç, Adilcevaz kazılarında Prof. Emin Bilgiç, Toprakkale-Çavuştepe kazılarında Prof. Afif Erzen.

Urartu kralı Sordur I tarafından, kalker bir kaya üzerinde yaptırılan Van Kalesi´nde birçok Urartu kralının mezarı ve yazıtlar vardır.

Türk Devletlerinin Tarihleri

Türk Devletlerinin Tarihleri

İSKİTLER (SAKALAR)

MÖ. VII. yüzyılda batıya doğru göç ederek Karadeniz´in kuzeyinden Tuna nehrine kadar uzanan topraklara yerleştiler. Batı kaynakları bu topluluğa İskitler, İranlılar ise Sakalar adını vermişlerdir. Medler, Persler, Asurlular ve Urartularla savaşmışlardır.

Anadolu, Suriye ve Mısır´a kadar akınlarda bulunmuşlardır. İskitlerin yönetici kesimi Türklerden meydana geliyordu. Yaşayış ve inanışları Türklerle aynıydı. En önemli edebiyat eserleri ALPER TUNGA DESTANI´dır.

AKHUNLAR (EFTALİT) DEVLETİ

Hun soyundan gelmektedirler. Afganistan´ın batısında MS.350 yıllarında kurulan bu Türk Devleti HEFTAL isimli hükümdarından dolayı EFTALİT DEVLETİ diye de anılır. Akhunlar Sasani Devletinde başlayan MAZDEK İSYANI´nı bastırmakta etkili oldular. Sasani Devletinde yaşayan Mazdek, kadın ve servetin ortak olması durumunda her türlü huzursuzluğun ortadan kalkacağını savunan bir kişiydi.

Göktürk Devleti´nin Batı Bölgelerini idare eden İSTEMI YABGU ipek yoluna egemen olmak için, Sasanilerle ortak hareket ederek Akhun Devleti´nin yıkılmasını sağladı. Akhun Devleti´nin toprakları Sasani ve Göktürk devleti arasında paylaşıldı.

BAŞKIRTLAR (BAŞKURTLAR)

Itil (Volga) Nehri civarında oturmakta idiler. Moğol istilası sırasında Moğol egemenliğine girdiler.

SABARLAR (SİBİRLER=SABİRLER)

Önceleri Hun devletinin egemenliğinde yaşayan Sibirler, VI. yüzyıl başlarında Avarların baskısıyla batıya göç ederek Ural dağlarının güney doğusuna yerleştiler. Sasanilerle anlaşarak, Bizans´a karşı savaştılar. Anadolu´ya akınlar yaptılar. Bugünkü SİBİRYA adı Sibir Türklerinden gelir. Avarlara yenilince Hazar Türklerine karıştılar. Hazar Devletinin asıl kitlesini oluşturdular.

TÜRGEŞ DEVLETİ

I. Göktürk Devletine baglı olan Türgişler 630 yılında Göktürk devletinin yıkılmasıyla serbest kaldılar. BAGA TARKAN Türgiş Devleti´ni kurdu. Kendi adına para bastı. II. Göktürk devletinin kurulmasıyla yeniden Göktürk egemenliğine girdiler. II. Göktürklerin son dönemlerinde yeniden serbest kalan Türgişlerin başına SU-LU KAĞAN geçti. Su-lu Kağan Emevilere karşı mücadele etti. 766 yılında Türgiş Devletine Karluklar son verdi.

KARLUKLAR

II. Göktürk Devletinin yıkılmasında Basmil ve Uygurlar´la birleşerek rol oynadılar. Talas savaşında Çin´e karşı Arapları destekleyerek Orta Asya?nın Çinlileşmesini ve İslamiyet?in yayılmasını kolaylaştırdılar. İslamiyeti kabul eden ilk Türk boylarındandırlar. (İlk boy Kıpçaklar´dır.) İlk Müslüman Türk Devleti olan KARAHANLILAR´ın kurulmasında etkili oldular.

KIRGIZLAR

840 Yılında Ötügen´i alarak Uygur Devletine son verdiler. 1207 yılında Cengiz Han tarafından yıkılmış.Türk Kavmidir. Daha sonra Rusların egemenliğine girmişlerdir. 1916´da Ruslara karşı MİLLİ İSYAN adı verilen bir ayaklanma başlatmışlar, ancak Rus Çarı tarafından ağır bir şekilde cezalandırılmışlardır. 1936´da Sovyetler birliğinin 15 Cumhuriyetinden biri olmuşlar, 1991´de Sovyet Rusya´nın dağılmasıyla Bağımsız KIRGİZİSTAN DEVLETİ kurulmuştur.Başkenti BİŞKEK´dir.

KİMEKLER

Batı Göktürk topluluklarındandır. İrtis ırmağı civarında yaşıyorlardı. XI. yüzyıla doğru diğer Türk topluluklarıyla kaynaşarak, yok oldular.

AVARLAR

552 yılında Orta Asya´daki Avar İmparatorluğu?na Göktürkler son verince, batıya doğru ilerleyerek Romanya´ya giren AVARLAR merkezi MACARİSTAN olan yeni devletlerini kurdular. Çin kaynakları Avarlara JUAN- JUAN demektedir. 619 yılında tek başına, 629 yılında da Sasanilerle ortaklaşa İstanbul´u kuşattılar. Slav topluluklarının göç etmesine neden olarak, bunların Doğu Avrupa ve Balkanlara inmesini sağladılar. Böylece Balkanların Slavlaşmasında etkili oldular. 805 yılında Franklar tarafından yıkıldılar.

BULGARLAR

Batı Hunları ve Ogur Türklerinin karışmasıyla ortaya çıkan Türk topluluğuna BULGAR denir. (Bulgar kelimesi karışmak anlamındadır.)

BÜYÜK BULGARYA DEVLETI

Karadeniz´in kuzeyinde Göktürk Devleti?nin yıkılmasıyla "Büyük Bulgarya Devleti" kuruldu. Ancak kurucusu KUBRAT´ın ölümüyle Hazarlar tarafından yıkıldı.Bulgarların bir kısmı Tuna nehri, bir kısmı da Volga nehri kıyılarına göç etmek zorunda kaldı. Tuna Bulgar Devleti: Büyük Bulgarya Devleti´nin yıkılmasından sonra Tuna boylarına (Bugünkü Bulgaristan) göç eden Bulgar Türkleri burada Tuna Bulgar Devletini kurdular.

KURUM HAN zamanında Bizans´ı kuşattılar.(Avarlardan sonra Bizans´ı kuşatan 2. Türk kavmidir.) Bu bölgedeki halkın çoğu Slav olduğu için Türkler zamanla Slavlaşmaya başladılar.Barış Han zamanında Hristiyanlığı kabul ettiler. Daha sonra ortaya çıkan bugünkü Bulgaristan Devleti Türk değil Slav devletidir. Bugünkü Bulgaristan´da yaşayan Türkler, Osmanlılar zamanında Balkanlara yerleştirilen Türklerdir.

Kama Bulgar Devleti

Büyük Bulgarya Devletinin yıkılmasından sonra Volga=İtil kıyılarına giden Bulgarlar burada Kama Bulgar Devletini kurdular. Hükümdarları Almış Han zamanında (X. yüzyıl) müslüman oldular. 1236´da Moğolların egemenliğine girdiler. Altinorda Devleti?nin parçalanmasıyla kurulan KAZAN HANLIĞI?nın esas kitlesini oluşturdular. (Kama Bulgarlarına bugün KAZAN TÜRKLERİ denilir.)

HAZARLAR

Kuzey Karadeniz ve Kafkaslar arasındaki bölgede Göktürk Devleti?nin yıkılmasıyla HAZAR KAĞANLIĞI kuruldu. Ticarette geliştiler. Hazar yöneticileri Museviliği benimsediler. Halk arasında Hristiyanlık ve müslümanlık yayılmıştı. Hazarlar ülkelerinde farklı dinleri içinde bulundurduklarından yüksek bir HOSGÖRÜ vardı.

MACARLAR

Fin Ugor kavmi ile OGUR Türklerinin karışmasıyla MACAR kavmi ortaya çıkmıştır. 896 yılında kendi adlarını verdikleri MACARİSTAN´a gelerek devletlerini kurdular. X. yüzyılda Hristiyanlığın Katolik mezhebini benimsediler. (Bundan sonra Türklük özelliklerini kaybetmeye başladılar.) Almanların (Germenlerin) doğuya doğru yayılmasını engelleyerek, Balkan topluluklarının (Slavların) Germenleşmesini önlediler.

PEÇENEKLER

Karadeniz´in kuzeyinde Don ve Dinyesper nehirleri arasındaki bölgeye yerleştiler. Kiev Prensliğini yenerek, Rusların Karadeniz´e inmelerini engellediler. 1071 Malazgirt Savaşına Bizans ordusu içinde ücretli asker olarak katıldılar. Ancak Selçukluları kendileri gibi Türk olduklarını anlayınca Selçuklu ordusu saflarına katıldılar. Edirne ve Trakya´nın Marmara kıyılarına kadar olan toprakları Bizans´tan aldılar.

İzmir Beyi ÇAKA BEY Peçeneklerle temas kurdu. Buna göre Çaka Bey Peçeneklerle birlik olarak Anadolu ve Rumeli´den İstanbul´u kuşatmak istiyordu. Ancak Bizans kurnaz bir politikayla, yine bir Türk topluluğu olan KUMANLAR´ı Peçenekler üzerine saldırtarak, Peçeneklerin dağılmasına sebep olmuştur.

KUMANLAR (KIPÇAKLAR)

Volga´yi asarak Avrupa´ya ve Balkanlara girmislerdir. Kıpçaklarin Karadeniz´in kuzeyinde hakim olduklari topraklara "KIPÇAK BOZKIRLARI" denilmektedir. Macaristan´a giden Kıpçaklar ROMEN devletinin kurulmasinda etkili olmuslardir. Kıpçaklarin Oğuz Türkleriyle yaptigi mücadeleler DEDE KORKUT HIKAYELERI´nin ortaya çikmasina sebep olmuştur. CODEX CUMANICUS (Kodeks Kumanikus); Kıpçak Türk sivesi ile yazilan Latin, Fars ve Kuman dilleri üzerine yazilmis bir sözlüktür

UZLAR (OĞUZLAR)

Tarihte türk Milletinin siyasi, kültür ve medeniyet alaninda en büyük rolü oynayan koludur. Oğuzlara; Bizanslılar UZ, Ruslar TORKI veya TORK, Araplar GUZ demislerdir. 24 Oğuz Boyu vardır. Hazar denizinin kuzeyinden bir kolu "UZ" adi ile Avrupa ve Balkanlara göç etti. Balkanlara gelen UZLAR Bizans ordusunu ve Bulgarlari yendi. Ancak Peçenek akinlari, soguklar, salgin hastaliklar yüzünden dagilip yok oldular. Uzların bir kısmı Malazgirt Savası sırasında Bizans Ordusu saflarından, Selçuklu Ordusuna geçtiler.