Dilara Kahyaoğlu
2011-19
2011-19
Savaş zamanının Osmanlı yöneticileri Kaynak: Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Askerleri, Atlas Dergisinin eki, |
• İtilaf Bloku'nda yer alan devletlerin Osmanlı İmparatorluğu’na karşı izledikleri saldırgan politikalarYukarıda ana hatlarıyla verilen nedenler, Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa sürüklenmesinde başlıca rolü oynadı.
• Son savaşlarda kaybedilen toprakların geri alınmak istenmesi
• Ekonomik bağımsızlığın kazanılmak istenmesi
• Almanya’nın savaştan üstün çıkacağı düşüncesi
• Osmanlı-Alman yakınlaşması
• Turan İmparatorluğu kurma düşüncesi
Seferberlik ilanından sonra Sultanahmet'de yapılan destek mitinginden bir sahne
|
• İki devletin Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasında çıkan bir anlaşmazlıkta tam bir tarafsızlık içinde bulunması,Osmanlı’nın Savaşa Girişi
• Avusturya-Macaristan ile Rusya’nın savaşa tutuşması halinde Almanya’nın da buna katılmak zorunda kalması durumunda, Osmanlı İmparatorluğu’nun da savaşa girmesi,
• Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu’nun tehditle yüz yüze kalması durumunda silahla Osmanlı’yı savunması.
Savaş propagandası posterinde Osmanlı Devleti Avusturya-Macaristan ve Almanya'nın yanında yer almış olarak gösterilmiş. |
• Kafkasya ve Doğu Anadolu Cephesi
• Irak Cephesi
• Kanal Cephesi
• Çanakkale Cephesi
• Galiçya Cephesi (ana cephe değildir)
Kafkasya ve Doğu Anadolu Cephesi: Bu cephenin açılmasının temel nedeni Güney Kafkasya ve Kuzey İran’a girip Rusya’nın arkasını çevirerek bu ülkeye ölümcül darbe vurmak, Kafkaslardan Hindistan’a ulaşmak ve Orta Asya Türkleriyle birleşerek bir Turan İmparatorluğu kurmaktı. Osmanlı-Alman askerî planı doğrultusunda açılan bu cephe, Başkomutan Vekili Enver Paşa emrindeki 190 bin kişilik ordu, sözü edilen hedeflere ulaşmak için 22 Aralık 1914’te Sarıkamış Harekâtı’na girişti. 9 Ocak 1915’e kadar devam eden taarruz soğuk, yolsuzluk, açlık, hastalık ve iyi planlama yapılmamış olmasından dolayı Osmanlı Ordusu’nun 60 bin kişilik kaybına rağmen (bazı kaynaklarda 90 bin) başarıya ulaşamadı. Bunun üzerine karşı saldırıya geçen Rus Ordusu, Şubat-Temmuz 1915 arasında Artvin, Erzurum, Muş, Bitlis, Rize, Trabzon ve Erzincan gibi önemli kentleri işgal etti. Çanakkale Savaşı’nın sona ermesinden sonra 16. Kolordu Komutanlığı’na atanan Mustafa Kemal (Atatürk), 6-7 Ağustos 1916’da başlattığı taarruz sonucu Muş ve Bitlis’i Rus işgalinden kurtardı. Bu cephedeki savaşlar Bolşevik İhtilâli’nin patlak vermesinden sonra, Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan Erzincan Mütarekesi ile (18 Aralık 1917) sona erdi. 3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Barış Antlaşmasıyla tamamen kapandı.
Daha ayrıntılı incelemek için linke gidiniz.
Rus propaganda posterinde gülen Rus askeri İstanbul'da Ayasofya'nın önünde keyfi yerinde, eğlenirken.. |
Süveyş Kanalı'nın avantajları |
Çanakkale Cephesi'nin genel komutanı Alman General Liman Von Sanders cephede ele geçen İngiliz silahlarını inceliyor (ortada) Yanında; 3. ordu kumandanı Esat Paşa ve kurmay albay Fahrettin Altay var. |
Gizli Antlaşmalarda Osmanlı Devleti'nin paylaşımı |
Balfour Deklarasyonunun orjinal metni ve Lord Balfour |
Galiçya Cephesinde Savaşan Apti Topal Anlatıyor, Çanakkale - Kayadere Köyü'nden 1315 (1899) yılında doğdum. Askere aldıklarında İngiliz kaçmıştı Çanakkale’den. Galiçya cephesine yolladılar bizi. 5 senede geldim askerden.
Önce Eceabat’ın Yalova köyüne götürdüler bizi. Cephane vapuru gelmişti. Bir tayyare geldi, iki bomba attı. Biri deniz kenarına kuma düştü, öteki de denize. Bizi 200 kişi ayırdılar. O gece cephaneleri boşalttık gemiden sabaha kadar. Harp gemisiydi, bizimdi. Yalova köyü ağzında indirdik cephaneleri gemiden. Ya Barbaros’tu, ya Turgut’tu. Bilmiyorum. Çamların içinde askerler hasta yatıyorlardı. Biz 40 gün durduk orada. İstirahat ettik. Soğandere'ye götürdüler bizi sonra. Soğandere'de talim terbiye gördük. İngiliz kaçmıştı o zaman. Seddülbahir Soğanderesi'nde 3 ay kadar kaldık. Yürüyüşe çıkardıklarında hep cesetlerle doluydu ortalık. Bir gün Enver Paşa ile başka paşalar geldi. Bizi teftiş ettiler. 400 kişi kadar ayırdılar bizi. Siz Galiçya’ya gideceksiniz dediler.
Yaya başladık yürümeye. Araplı, yeğen köy, Uzunköprü’ye geldik. Bindirdiler trene Uzunköprü’de. Bulgar içinden, Sofya’dan geçtik, Romanya’ya, Galiçya’ya geldik.
.....
Aramızda bir dere var düşmanla. Yağmur da nasıl yağıyor, karavana da gelmiyor. Tam 18 gün aç durduk. 18 gün yiyecek bir şey bulamadık. Zabitlerden emir geldi ki: "taş sarın belinize" diye. Göbeğime taş koyup kayışla bağladım. Epey durduk öylecene iki tane çiğ patates bulup yedim.
Almanlar bozulunca cephede bizi de geri çektirler. Çıplak dedikleri yere. Çıplak Tepe’de mevzilerde bir ay Ruslarla savaş yaptık. Avusturyalılar kaçtılar. Sonra orduların yerlerini değiştirdiler. Sağa bizi, sola Almanı, ortaya Avusturyalıları aldılar. Tekrar cephe tuttuk. Bir buçuk ay kaldım orda. Bir karavana yedik hücuma kalktık. İkinci hücumda ben yaralandım. Şarapnel tuttu beni. Bizim asker bozuldu. Çok şarapnel attılar. Ben yaralı kaldım yerde, yatıyorum. Gâvur askerleri geldiler. Tüfeğimi attılar. Çantamda cephane vardı. Onu da attılar uzakça bir yere. Ateş ederim diye mi korkuyorlar acaba. Gâvur askerinin biri de bir dilim ekmek koydu göğsüme. "su" dedim. "yok" dedi omuzlarıyla. Geçtiler yukarı doğru gittiler. Çok kıştı. Bir gâvur askeri geliyor, elinde süngüsüyle koşarak. Beni süngüleyecek herhalde. Bir başkası koştu geldi. Çatra patra, çatra patra konuştular. Götürdü onu, uzaklaştırdı benim yanımdan. Ne merhametli gâvurlar da var yarabbim. İki saat geçmedi arası bizim asker imdat gelmiş. Bir hücum etti bizimkiler. Gâvurlar lap lap düşüyorlar. Bir de kaldırdım kafamı şöyle bir baktım. Arpa demeti gibi döşemişler gâvurlar.
Sabah oldu. Beni alıp sargı mahalline götürdüler. Bir subay var, yazıyor. Dedim ki:
-Müslümansan yanıma gel, beyim. Geldi.
-Bir kaput atın üstüme, bir de su verin, dedim.
-Şimdi asker yolladım suya, gelince çok vericem, dedi.
Sonra doktorlar geldiler.
"Bunun yarası ağır, burada sarılmaz. Büyük sargı mahalline götürün" dediler.
Sabahleyin bir gâvur arabası geldi. Atlı araba. Atıverdiler bizi içine. 4-5 kişi yaralı varız arabada. Arabacı gâvur askeri bir kamçı vurdu atlara. Dört nala kalktı hayvanlar. Yaram çok acıdı sarsıntıdan. Kafama karanlık çöküverdi. Gâvurun saçından tuttum. Bir darttım. Badırdandı gâvur. "arkandaki adam ölecek" dermiş. Bir daha vurdu kamçıyı atlara. Gâvur haklı. Dolaşıverdik sargı mahalline vardık. Bir subay geldi başıma. Baktı bana:
-Haaa dedi. Bir düdük çaldı. Sıhhiye askerleri koştular, geldiler.
Subay:
-İndirin şunu yarasını temizleyin çabuk sargılayın, atın trene, dedi.
4 gün 4 gecede Gedik kasabasına geldim. Avusturya'da bir kasaba. Hastanede çok iyi baktılar bize. Francala verdiler. Kıtlıktı o seneler. Haftada iki gün ziyaret günüydü. Çokcası kadınlar gelirdi ziyaretçi olarak; sigara, bisküvi, bazan da para dağıtırlardı yaralılara. Pani doktor derdik erkek doktorlara. Hemşireler de öyle derdi.
Pavla diye bir hemşire vardı. 20-25 yaşlarında. Yaşıyorsa selam söylerim. Çok güzeldi. Bana çok baktı. Ah! O Pavla yok mu? Viyana'da: "Bir kadın vereceğiz, bir de dükkân vereceğiz, kalırsanız" diye ilan ettiler. Kalmadık. Cahillik ettik. Kalsana be adam, kalsana. Banger olacaktık. Bak şimdi millet oralara gitmek için birbirini yiyor.
Avusturya'da bir hastanede iki sene yattıktan sonra Edirne’ye geldim. Biraz Bakırköy hastanesinde kaldım. Sonra Büyükdere'ye götürdüler. 2 sene de böyle geçti. Köye gelince 5 sene oldu. Edirne'ye geldiğimde bir heyet beni muayene etti. Avusturya hastanesinden bana verdikleri kâğıtları hep yırttılar. Türkiye ödeyemez bu maaşı dediler. Avusturya hastanesinde "sana tam maaş yazdık" demişlerdi. Edirne'de 75 kuruş maaş yazdılar.
Madalyam yok. Üç ayda bir 30 bin lira falan maaş alıyorum. 60 senedir alıyorum bu maaşı.
Sağ kalçamda kırık var. Sağ yanıma yatamıyorum.
Bizim köyden Kuvayı Milliye’ye katılanlar oldu. Ben nasıl gideyim. Yaralıyım, sakatım.
...
Ninenin adı "yete" idi [karısı]. 4 çocuğum oldu. Biri yaşıyor. Ben de onun yanında yaşıyorum. Kaynak: http://www.canakkale.gen.tr/gaziler/g5.html
Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında Ortadoğu
Satirik haritada devletlerin Birinci Dünya Savaşı başındaki konum ve yaklaşımları gösterilmiş. |
Franz Ferdinand Suikasti Savaş bu olayla başladı. Savaşı tetikleyen kıvılcım... |
Krupp silah fabrikasında I. Dünya Savaşı sırasında üretim yapılıyor |
I. Dünya Savaşı Öncesinde Milliyetçilik, Irkçılık ve MilitarizmBu sürecin temel taşlarından birini de aşırı milliyetçilik oluşturdu. Fransız Devrimi ideolojisinin temel İlkelerinden biri olan milliyetçilik, imparatorluklarda yaşayan çeşitli etnik unsurları etkiledi ve bu unsurların ayaklanarak ulus-devletlerini kurmalarını tetikledi. Ancak 20. yüzyılla birlikte Büyük Avrupa Devletlerinde yeni milliyetçilik adı verilen akımlar ortaya çıktı. Bu akımların en önemli özelliği, devletin gücünün arttırılması, itibarının yükseltilmesi, yayılmacılığına gerekli ideolojik desteğin verilmesi ve kamuoyunun manipüle edilerek hükumetler üzerinde baskı kurulması anlayışına dayanmasıydı. Almanya’da Pangermanistler, Rusya’da Panslavistler, Fransa’da intikamcılar, İtalya’da i(irredentizm: Bir devletin, kendi sınırına yakın yaşayan soydaşlarının oturduğu bölgeleri ilhak etme politikasıdır) ve İngiltere’de de imparatorlukçular yaptıkları yayınlarla ve kurdukları derneklerle ülkelerinin politikalarını etkilemeye çalıştılar.
Alman sömürgecilik politikasının temel kaynaklarından biri olan Pangermanizm, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu’nun yeniden kurulması, Almanya’nın üstün devlet, Almanların da üstün ırk tezlerine dayanmaktaydı. Pangermanistler bu amaçlarını gerçekleştirmek için 1891’de Berlin’de Pangermanistler Birliğini kurdular. Bu birliğin Alman ekonomik ve politik çevrelerinde etkili üyeleri vardı. Birliğin ideologlarından biri olan Ernst Hasse, 1905 yılında yayımladığı Weltpolitik (Dünya Politikası) adlı kitabında Alman yayılmacılığıyla ırkçılık arasında doğrudan bir ilişki kurdu. Ernest Hasse, yayılmacılığı, “sağlam ve canlı bir mekanizmanın gelişmesi için zorunlu bir aşama” olarak gördü. Bu yayılmacılığın da “üstün ırkların yararına ve yaşama yeteneğinde olmayan aşağı ırkların zararına” gerçekleşeceğini savundu.
Rusya’da yönetici elit tarafından desteklenen Panslavist akım, Doğu Avrupa’da ve Balkanlarda yaşayan Slavların birliğini öngörmekteydi. Bu siyasi akım, Rusya’nın 1904-1905 savaşında Japonya’ya yenilmesi ve 1907 İngiltere-Rusya arasında yapılan antlaşmadan sonra tekrar canlandırıldı.
Panslavistler, Moskova’da yaptıkları kongrede, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan İmparatorluklarında yaşayan Slavları da içeren bir Slav birliğinin kurulmasını ve Almanya’nın isteklerine nasıl karşı konulabileceğini tartıştılar.
Fransa’nın 1870’de Almanya’ya ağır bir şekilde yenilerek Alcase-Lorraine’i kaybetmesi, bu ülkede adeta ulusal bir travma yarattı. Bu tarihten sonra Fransa’ya eski gücünün ve itibarının kazandırılması, Almanya’dan intikam alınması ve sözü edilen yerlerin tekrar Fransız egemenliğine sokulması gibi arayışlar, milliyetçi bir eğilim olarak ortaya çıkmıştı. General Boulanger adlı eski bir asker intikamcılığın sembolü oldu. Genellikle sağ partilerin desteklediği bu akım, 1904 İngiliz-Fransız Antlaşması’ndan sonra bazı sol partilerin de desteklediği bir akım haline geldi.
20. yüzyılın başında yeni bir milliyetçilik hareketi başlatan İtalyan milliyetçileri yalnız Avusturya-Macaristan boyunduruğu altında yaşayan İtalyanca konuşan halkların kurtarılmasıyla yetinilmemesini, aynı zamanda yeni pazarların, yeni hammadde kaynaklarının bulunmasını ve göçmenlerin yerleştirilebileceği bakir toprakların elde edilmesini savunmaya başlamışlardı.
İngiliz milliyetçiliği ise sömürgeciliği haklı göstermek için “İngiliz halkının yeryüzündeki görevi”, “İngiliz ırkının üstünlüğü” gibi temaları işledi.
Güney Afrika’daki Boer Savaşı, bazı kimselerde milliyetçilik ateşini düşürdü. Fakat Almanya’nın denizlere açılma isteği, savaş öncesindeki milliyetçilik ve sömürgecilik duygularını yeniden kamçıladı.
Yukarıda kısaca açıklanmaya çalışılan milliyetçilikler arasındaki rekabet, ekonomik ve mali çıkarlarla daha da körüklendi. 1889-1914 yılları arasında sosyalist hareketin önemli kuruluşu olarak görülen II. Enternasyonel de dünyayı savaşa sürükleyen saldırgan milliyetçiliği önlemede başarısız oldu.II. Enternasyonal: Tam adı Uluslararası İşçi Derneği olan oluşum, ilk kez 1864’te Marx ve Engels’in liderliğinde kuruldu (I. Enternasyonal). Paris Komünü’nden sonra dağıldı. 1889’da yeniden açıldı. Bu dönemde Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin etkisi altında kaldı ve Marksizm’i reformist bir anlayışla uygulamaya çalıştı. 1907 ve 1912’de yapılan kurultaylarında militarizmi mahkûm etti ve silahlanmaya karşı bir tutum takındı. Ancak etkili olamadı ve bölündü.
Savaşın çıkmasını körükleyen etkenlerden biri de dinsel ve kültürel yayılmaydı. Diğer bir deyişle kültür emperyalizmiydi. Sömürgeci devletler, kültürlerini ve dinsel inançlarını sömürdükleri bölgelere taşıyarak, siyasal ve ekonomik yayılmalarını pekiştirdiler. Katolik ve Protestan misyonerleri Latin Amerika, Afrika, Ortadoğu ve Uzakdoğu’nun en ücra köşelerine kadar giderek Hristiyanlık öğretisini yaydılar. Misyonerlerin temel hedefi, yerli halkları Hıristiyanlık öğretisi ve Avrupa medeniyeti çerçevesinde tepeden tırnağa değiştirmekti. 20. yüzyılın başında bin misyoner, çeşitli kuruluşların çatısı altında örgütlenerek dil, eğitim, inanç, sosyal yaşam, ahlak başta olmak üzere kültürün çeşitli alanlarında “medeniyet transferi” gerçekleştirmeye çalıştı. 1913’e gelindiğinde Katolik misyonerler iki milyon, Protestanlar ise 1.600.000 Afrikalıyı Hıristiyanlaştırmışlardı. Hatta sömürgeleştirilmiş toplumlarda yerli halktan Avrupa uygarlığının üstünlüğünü savunan seçkinler grubu oluşturmayı başarmışlardı. Bu topluluğun Hıristiyanlığın ve Avrupa uygarlığının yayılmasında, aracı bir rol oynadığı bilinmektir. (kaynak: Siyasi Tarih, AÖF Yayınları, 2012)
Karael örgütünde ayin sırasında kullanılan haç. |
Harita 2 Batı Cephesi Tıklayarak büyütünüz Schlieffen Planı'na ait haritalar Batı cephesini değil, Alman planlarını göstermektedir. Karıştırmayalım. Harita 3 Schlieffen Planı (Okunuşu Şilifin) Almanlar bu planı gerçekleştirememiştir. Bunun nedeni hiç hesapta olmayan bir şekilde Belçika'nın direnişi ve İngiliz takviye kuvvetlerinin büyük bir gizlilik içinde bölgeye yerleştirilmesidir. Bu taktikler Fransız ordusuna cepheyi kuşatma ve yerleşme zamanını sağladı. |
1916 yılında Somme siperlerinde.. |
Batı Cephesinde Hayatın Bir YüzüBatı cephesi Fransa, Hollanda ve Belçika’yı içine alan uzun bir cephedir. İlk şiddetli çarpışmaların ardından siperlere çekilen askerler aylarca cephenin birçok noktasında tek bir kurşun atmadan karşılıklı olarak o korkunç siperlerde yaşadılar. National Geographic'in I. Dünya Savaşını anlattığı belgeselde İngiliz General Lord Edward Gleichen şöyle bir anısını anlatır:"Siperleri dolaşırken bir askere 'hiç Alman vurma fırsatın oldu mu? diye sordum. Bana siper duvarının üstünden sık sık başını çıkaran kel, uzun sakallı yaşlıca bir beyefendi gördüğünü söyledi. 'Peki onu neden vurmadın?' dedim. Asker hayret etti. 'Vurmak mı? Ama komutanım, adamın bana hiçbir zararı olmadı ki!' "Alman eri August Bader'de günlüğüne şunları yazmış:Bir gün siperde yemek pişirirken karşı taraftan bir Fransız "ben de gelip yiyebilir miyim?" diye seslendi. Davet ettik, yemeğini yedi sonra da biraz kestirdi ve teşekkür ederek siperine döndü. Sonraki günlerde de kendisini yemeğe davet ettik. Yemek saatlerinde iki taraf arasında gidip gelenler çok olurdu, karşılıklı ikramlarda bulunulur, şarap ve sigara içilir, kağıt oynanırdı. Sonra birbirimize şans dileyip siperlere dönerdik. Yemek saatlerinde asla saldırıda bulunulmazdı ama bu durum, cephede savaşanların doğrusu bu olmalı diye düşünerek kendi kendilerine geliştirdikleri bir davranıştı.Kraliyet erlerinden J.D. Hills de şöyle yazmış:"Alman siperlerinden atılmış bir taşa bağlı şöyle bir mesaj aldık: 'size bir 40 pounder atacağız (kastettiği 120 mm'lik top mermisi). Yapmamız emredildi ama yapmak istemiyoruz. Bu akşam atmadan önce siper alabilmeniz için sizi ıslıkla uyaracağız.' ve aynen dedikleri gibi de oldu."Bu durumu keşfeden iki tarafın kurmayları bu yaşa ve yaşat duygusunu kırmak için siper baskınları emri vermeye başlar. Silah arkadaşlarını kaybeden askerler artık karşı tarafı dost olarak göremez hale gelince, savaş nihayet savaşa benzemeye başlamış...
(https://eksisozluk.com/bati-cephesinde-yeni-bir-sey-yok/ventolin, sayfasından yararlanarak tarafımdan kurgulanmıştır. DK)
Alman askerleri savaşa gidiyor
Kullanılan gazlar (özellikle klor ve hardal gazı) yüzünden kör olmuş/yaralanmış İngiliz askerleri. Kimyasal silahlar sınıfına giren bu türden gazların savaşlarda kullanılması daha sonra yasaklandı. Ama buna rağmen kullanıldığı çok sayıda olay biliyoruz (ör: Halepçe 1988). |
Otto Dix'in tablosundaki gaz maskeli askerler, bu savaşın ayırt edici özelliğini vurguluyor. |
Tanenberg savaşından sonra esir düşen Rus askerleri |
Harita 4 Doğu Cephesi Harita Rus-İttifak Devletleri ileri cephelerini ve Rus Devrimi (1917) sırasındaki sınırları gösteriyor. Çanakkale de Doğu Cephesinden sayıldığı için o da haritada belirtilmiş. |
Avusturya-Macaristan Devleti ele geçirdiği Sırp yerleşimlerinde cezalandırma eylemi olarak sivil halkı idam etmiştir. |
Harita 5 Savaşan devletlerin filoları ve ana deniz üsleri 1914Ayrıntılı görmek için linke tıklayınız. |
Somme savaşının yapıldığı siperlerle dolu yerler; 100 yıl sonra bile hala delik deşik.. "Savaş Tarlaları" |
Başka bir satirik haritada I. Dünya Savaşı öncesi Avrupa devletlerinin siyasi duruşları gösterilmiş |
Anzaklar, Çanakkale Savaşı'nda |
Rusya’nın Savaştan Çekilmesi ve Sosyalizmin ilk Kez iktidara GelişiRusya’daki 1905 İhtilâli’nden sonra toplumsal hareketler durulmamıştı. 19. yüzyılın sonlarından itibaren güçlenen sosyalist hareket, dünya savaşının dayattığı açlık ve sefalet nedeniyle daha da etkili olmaya başlamıştı. Orduyu takviye etmek amacıyla çok sayıda çiftçinin askere alınması tarım üretimini azaltmıştı. Köylerdeki sınıf farklılaşması keskinleşmiş, proletarya güçlenmiş ve en önemlisi de savaş ülkedeki çelişkileri hızlı bir biçimde arttırmıştı. Rejim reform yapma gücünü kaybetmişti. Güvenlik güçleri halkın gıda malzemesi bulmak için yaptığı gösterileri şiddetle bastırmaktan çekinmedi. Halkın öfkesi Çarlık rejimine yönelmişti. İngiliz ve Fransız donanmasının Boğazlardan geçerek bu ülkeye yardım ulaştıramaması çelişkileri daha da arttırdı. Ordunun savaşma kapasitesi çökmüştü. Birçok asker savaşacak silaha sahip değildi ve açlığın pençesinde kıvrandı. Sadece 1916-1917 kışında bir milyondan fazla asker cepheden kaçtı. St. Petersburg Garnizonu’nun 10 Mart 1917’de [eski takvime göre şubattır bu nedenle Şubat Devrimi diye bilinir] grevcilere ve yiyecek isteyen göstericilere ateş açma emrine uymaması, devrime giden süreci başlattı. Cephe ziyaretinde bulunan Çar II. Nikola, duruma müdahale etmek üzere St Petersburg’a dönmek istemişse de, generallerin baskısıyla tahttan feragat etmek zorunda kaldı.Bu kararın Rusya Meclisi’ne (Duma’ya) ulaşmasından sonra 15 Mart’ta geçici bir hükümet kuruldu. Ancak bu hükumetin otoritesi güçlü değildi ve tüm Rusya’ya yaygınlaşmadı. Ülke genelinde İşçi ve Asker Temsilcileri Sovyeti [Kurul demek] egemendi. Yeni hükümet, savaşa devam kararı aldı. Ancak ordudaki disiplin son gelişmeler üzerine iyiden iyiye yok olmuş, disiplini sağlamaya çalışan subaylar ise askerleri tarafından öldürülmeye başlanmıştı. Sosyalistlerin en ucunda yer olan Bolşevikler, Sovyetleri kontrolleri altına alarak ülkeye yeni bir biçim vermeye çalıştılar. Savaşı bir an önce sona erdirmeyi, çiftçiye toprak dağıtmayı hedeflediler. Alman gizli servisi İsviçre’de sürgünde bulunan Bolşevik lider Vlademir İlyiç Lenin ve bir grup sosyalistin Rusya’ya dönmesine yardımcı oldu. Alman Genelkurmayı da, Doğu Cephesi’ndeki askerî hareketleri durdurarak Rusya Ordusu’nun çözülmesini sağlamaya çalıştı. Rusya yeni bir döneme kapı araladı. Lenin’in liderliğindeki Bolşevikler, 1917 yılı Nisan ayı ortalarından itibaren St. Petersburg başta olmak üzere kontrolü ele geçirdiler. Mayıs 1917’de sosyalistlerin çoğunlukta olduğu yeni bir hükümet kuruldu. Hükümette etkili olan Savunma Bakanı Alexander Kerensky, Rus olmayan Kafkas, Fin, Kazak ve Sibirya asıllı askerlerden oluşturulan 200 bin kişilik yeni bir ordu oluşturdu. Brusilov’un komuta ettiği bu ordu, Galiçya’da Alman, Avusturya- Macaristan ve Osmanlı birliklerinden oluşturulan kuvvetle çarpıştı. Rus Ordusu ağır bir yenilgi aldı ve Eylül 1917’de dağıldı. Savunma Bakanı Kerensky Moskova’ya kaçtı. Lenin ve diğer Bolşevikler, hükümetin otoritesinin kaybolmasını ve ülkenin bunalıma sürüklenmesini iyi değerlendirerek yönetimi ele geçirdiler.Sadece dünya savaşının gidişatını değil, 20. yüzyılın da seyrini değiştiren Ekim Devrimi’ni gerçekleştirdiler. Bolşevikler, “ulusların kendi kaderlerini tayin etme, barış, toprak, ekmek” ilkeleriyle iktidara gelmişlerdi. Bolşeviklerin savaşa bakışları ve analizleri farklıydı. Devrim’in lideri Lenin’e göre savaşa tekelci kapitalizmin yayılmacı güdüsü neden olmuştu ve özünde kendine karşı da yıkıcı olan bu güç, bizzat kapitalizmin çöküşüne de yol açacaktı. Bolşeviklerin temel beklentisi, emperyalist rekabetin yerini, yeni işçi sınıfı devletleri arasında oluşacak uluslararası dayanışmanın almasıydı. Böylelikle kalıcı barış sağlanacaktı. Bolşevikler, Avrupa’daki devrimci gücü harekete geçirmek üzere Kasım 1917’de bir barış bildirgesi yayınladılar. Bu bildirgeyle tazminat olmaksızın kalıcı bir barış antlaşmasının yapılmasını istediklerini ilan ettiler. Ardında da Çarlık Rusya’sının yaptığı gizli antlaşmaları açıkladılar.Bolşeviklerin ilhak ve tazminatın kalkması ile Avrupa içinde ve dışında ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkının uygulanması ilkeleri, İttifak Devletleri tarafından İtilaf Devletlerinin de kabul etmesi koşuluyla benimsendi. Ancak İtilaf Devletleri bu ilkeleri kabul etmediler. Lenin, yeni rejimi korumak ve kökleştirmek amacıyla Almanya’nın başını çektiği İttifak Devletleri’yle diplomatik görüşmeler başlattı. Bolşevik Hükümet, Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Bulgaristan ve Osmanlı İmparatorluğu ile 2 Aralık 1917’de Brest-Litovsk’ta görüşmeler yaptı. Öncelikle taraflar arasındaki görüşmelerden sonra 15 Aralık 1917’de ateşkes imzalandı. Ardından da 3 Mart 1918’de taraflar arasında Brest-Litovsk Barış Antlaşması kabul edildi. Böylece Rusya tamamen savaştan çekildi.Bu Antlaşmayla Polonya, Baltık devletleri (Letonya, Estonya, Litvanya), Ukrayna, Finlandiya ve Kafkasya Almanya’nın uydusu haline geldi. Rusya, Çarlık dönemi topraklarının üçte birinden fazlasını, tarım topraklarının üçte birini, demir ve kömür endüstrisinin %80’ini kaybetti. İtilaf Devletlerinin Bolşevik rejimi yıkmaya yönelik çabaları sonuç vermedi. Meydana gelen iç savaşın ardından Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) resmen kuruldu. (Kaynak: Siyasi Tarih, AÖF Yayınları, 2012)
Harita 6: Brest Litovsk'a göre Rusya'nın kaybettiği topraklar
Mavi bölgeyi Almanya, Kırmızı bölgeyi Avusturya-Macaristan, Yeşil bölgeyi Osmanlı devleti alıyor.
Ama savaşın sonunda İttifak devletleri kaybettiği için nihai olarak sonuç böyle olmayacak.
Harita 7 Milletler Cemiyeti'ne üye olan ve olmayan devletler Turuncu renkte olan yerler manda yönetimi altındaki bölgelerdir |
Harita: 8 Savaşın başındaki ve sonundaki durum |
a- 1871 'de aldığı Alsas-Loren bölgesini Fransa'ya verecek,2- SEN-GERMAN (SAİNT -GERMAİN) - AVUSTURYA (10 Eylül 1919)
b- Yeni kurulan Çekoslovakya ve Polonya Devletlerine toprak vermiştir,
c- "Saar" havzası kömür madenlerini Fransa'ya vermiştir,
d- Avusturya'yla birleşmesi yasaklanmıştır,
e- Ordu ve donanması azaltılmış, silah sanayisi kurması yasaklanarak, askeri ve ekonomik sınırlama getirilmiştir.
f- Almanya tüm sömürgelerini kaybetmiştir. Almanya'nın Çin'deki ayrıcalıkları ve Büyük Okyanus'taki adaları Japonya'ya devredilmiştir. Afrika’daki diğer sömürgeleri İngiltere, Fransa ve Belçika arasında paylaşılmıştır.
a Avusturya - Macaristan İmparatorluğu parçalanmıştır,3- NÖYYi (NEUİLLY) - BULGARISTAN (27 Kasım 1919)
b-Bu topraklar üzerinde Avusturya Cumhuriyeti, Macaristan Krallığı ve Çekoslovakya Cumhuriyeti kurulmuştur,
c- Avusturya; Macaristan ve Yugoslavya'nın bağımsızlığını tanımak zorunda kalmıştır.-Bosna-Hersek Yugoslavya'ya,
-Bukoriva Romanya'ya
-Galiçya Polonya'ya,
-Güney Tirol ise İtalya’ya verilmiştir.
Bulgaristan, Batı Trakya ve Makedonya topraklarını Yunanistan ve Yugoslavya'ya bırakmıştır. Böylece Ege deniziyle bağlantısı kesilmiştir.
a. Presburg bölgesini Çekoslovakya’ya,
b. Hırvatistan'ı Yugoslavya'ya,
c. Transilvanya'yı Romanya'ya,
d. Burgerlan'ı Avusturya'ya bırakmıştır.
Osmanlı Devleti’ni parçalayan bir antlaşmadır ama hukuki geçerliliği yoktur (bir sonraki konuda değinilecektir).
Esas barış antlaşmasıdır. Yeni Türk Devleti'nin bağımsızlığı resmen kabul edilmiştir. (bir sonraki konuda değinilecektir).
-Almanya'nın ağır kayıplar vermesi,
-İtalya’nın savaştan ayrılmasına rağmen isteklerine kavuşamaması,
-Savaş sonrası gerçek bir barışın kurulamayıp Milletler Cemiyeti'nin taraşı politika izlemesi
II. Dünya Savaşı'nın çıkmasına neden olmuştur.
a) Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağılmış yerine aynı topraklar üzerinde Avusturya, Macaristan, Yugoslavya ve Çekoslovakya devletleri kurulmuştur.
b) Polonya, Yugoslavya, Çekoslovakya Devletleri kurulmuştur. (yeni)
c) Almanya ve Avusturya'da krallık rejimi yerine Cumhuriyet rejimi ilan edilmiştir.
Para Birimi: ABD Doları | İTİLAF DEVLETLERİ | İTTİFAK DEVLETLERİ |
SEFERBER EDİLEN İNSAN SAYISI | 42 Milyon | 23 Milyon |
KAYIPLAR | 5 Milyon (toplam) | 4 Milyon (toplam) |
3 Milyon (Fransa+Rusya) | 3 Milyon (Alm+Avst) | |
1 Milyon (Osm) | ||
HARCAMALAR | 145.4 Milyar | 63 Milyar |
TOPLAM | ||
YARALI | 21 Milyon | |
TAŞINIR VE TAŞINMAZ MALLARA VERİLEN ZARAR | 30 Milyar | |
GEMİ VE YÜK KAYBI | 6.8 Milyon | |
ÜRETİM KAYBI | 45 Milyon | |
TARAFSIZLARIN KAYBI | 1.8 Milyon | |
ACİL YARDIM İÇİN SAVAŞ SONRASI HARCANAN MİKTAR | 1 Milyar |
Tabloyu ben yaptım DK |