2011-19
 |
Şam'ın (Damascus) geç düşmüş olması savaşın gidişi açısından çok da belirleyici değildi. Çünkü hem İngilizler hem de Araplar (ki bundan pek bahsedilmez Türkçe ders kitaplarında) 1918 yılında Halep'e kadar ulaşmışlardı zaten. Diğer yandan İran Körfezi'nden gelen İngiliz birlikleri yukarı (kuzeye) doğru çıkarak Musul'a ulaşmıştı. Sonradan hatırlanan ve son zamanlarda sıkça sözü edilen Kut ul Amara savunmasının bu genel tabloyu bozacak bir gücü hiç olmamıştı. Aksine ana birlikler bu savunma ceplerine sıkışmış alanlara az sayıda kuvvet bırakıp onları oraya mıhlayıp oyalamayı, zamanı gelince de tutsak alınmalarını hedeflemişlerdi. Böylece bir engelden kurtulan ana birlikler ilerlemeye devam etti. Aşağıdaki haritaya bkz.
|
 |
İngiliz birlikleri körfezden yukarıya çıkıyor. Kut ul Amara cebini de görmek mümkün haritada. Önü kesilemeyen birlikler kuzeye ilerlemeye devam etmiş ve Musul yakınlarına gelmiş. Haritaların kaynağı; A Military Atlas of the First World, Arthur Banks, 2001/4 Kendi taramalarım. DK |
Osmanlılar, Kanal Cephesinde başlayan savaşın sonuna doğru İngiliz ve Arap birlikleri karşısında kuzeye kadar gerileyişlerini sürdürdüler. Dolayısıyla ordunun Filistin'de ve Irak cephesinde İngilizler ve Arap birlikleri karşısında yenilgiye uğraması ve 1 Ekim'de Şam'ın düşmesi üzerine, [*]
Talat Paşa hükumeti 5 Ekim'de İngiltere ile ateşkes sağlamak için ABD'nin arabuluculuğuna başvurdu çünkü ABD başkanı
Wilson'ın yayınladığı ilkelere güveniyorlardı.
İleri gelen pek çok okumuş kişi başkan Wilson'ın yardımıyla içinde bulundukları badireyi en az hasarla atlatacağına inanıyordu. Hatta öyle ki bir ara
Wilson Prensipleri Cemiyeti dahi kurulmuş, ABD mandası isteyen kişiler bu görüşlerini çekinmeden dillendirmeye başlamıştı. Bu türden gelişmeler bize durumun ne kadar vahim olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Çaresizliğin içinde çare üretmeye çalışan farklı görüşlere sahip taraflar vardı.
Wilson İlkeleri için bkz. Bu arada 29 Eylül'de Bulgaristan ateşkes imzalamış, bu ülkeye giren Fransız ve müttefik ordularının İstanbul'a yönelmesi olasılığı doğmuştu.
 |
Osmanlıların cephede yenilmesi ve Anadolu'ya kadar gerilemesi yanında müttefikleri Bulgaristan da zor durumdaydı. Haritada İtilaf devletlerinin bir çok koldan Bulgaristan'a girdiği ve Avusturya Macaristan'ın arkadan çevirdiği görülüyor. Haritanın kaynağı; A Military Atlas of the First World, Arthur Banks, 2001/4 |
 |
Savaşı durdurmak için yapılan ateşkes antlaşmalarını kronolojik açıdan incelediğimizde İttifak devletlerinin hangi sırayla savaştan çekildiğini görebiliyoruz. Görüldüğü gibi Almanya, Osmanlı'dan sonra ateşkesi imzalamıştır. Osmanlı ile ilgili söylenen "müttefiklerimiz kaybettiği için biz de yenilmiş sayıldık" iddiası bir şehir efsanesidir. Osmanlı Devleti, Çanakkale cephesi hariç her cephede savaşı kaybetmişti. Diğer Müttefik devletler de -Almanya hariç- her cephede kaybetmişti. Almanya yalnız kaldı, savaşı sürdürmeye gücü yetmedi. Almanya içindeki gelişmeleri de unutmamak lazım. Deyim yerindeyse Almanya bir anlamda içten patlamıştır. Şu kaynağa bkz. |
8 Ekim'de Talat Paşa kabinesi istifa etti. Eski sadrazamlardan Ahmet İzzet Paşa'nın 14 Ekim'de kurduğu kabinede, İttihatçı olduğu halde hükumetin Alman yanlısı savaş politikasına karşı çıkan ve İngiliz dostu olarak tanınan
Rauf Bey (Orbay) Bahriye Nazırı oldu. 18 Ekim'de Osmanlı'da esir bulunan
İngiliz generali Townsend, Osmanlı'nın ateşkes şartlarını iletmek üzere bir gemiyle gizlice Midilli'ye gönderildi.
24 Ekim'de İngiliz hükumeti Limni'de bulunan
Amiral Calthorpe'a ateşkes görüşmelerini başlatma yetkisini verdi. Ertesi gün Türk hükümetinin görevlendirdiği Rauf Bey, Zafer römorkörüyle Foça'dan Midilli'ye geçti; burada kendisini karşılayan İngiliz kruvazörüyle Limni adasına ulaştı.
Yüzbaşı Baltzer'in paşaları
1 Kasım 1918 gecesi İstanbul'un çeşitli köşelerinden toplayıp, Tarabya'da dermirli Alman torpido gemisine nasıl götürdüğünü ve oradan Sivastopol'a nasıl yolcu ettiğini anlatan yazısı
Kasım 1933'de "Orientrundschau" adlı dergide "Dünya Savaşı'nın üç büyük Türkü, Talat, Enver ve Cemal Paşa'nın Romantik Sonları. 1 Kasım 1918'den bir anı" başlığı altında yayınlanmış.
 |
4 Kasım 1918 tarihli İkdam gazetesinin ilk sayfasında paşaların kaçtığı haberi verilmiş üstte Talat, solda Cemal ve sağda Enver paşaların fotoğrafı var. "üç paşa daha kaçtı" başlıkta böyle yazıyor |
İşgal altındaki İstanbul'dan üç paşa ve arkadaşlarını kaçıran Balztzer, bu olaydan sonra İstanbul'da 8 ay daha kalmış ve bu sürede sürekli İngiliz ve Fransız işgal güçlerinden subayların sık sık "Paşaların ne zaman ve nasıl yurtdışına çıktıkları" yolunda sorularıyla karşılaşmış.
Baltzer'in 1933'te bu olayı anlatmasına rağmen, Türkiye'de halen bu konuda farklı açıklamalar bulunuyor ve tarih kitaplarında paşaların, bir Alman denizaltısıyla İstanbul'dan kaçırıldıkları ileri sürülüyor.Savaşın yenilgiyle sonuçlanmasının ardından iktidardan düşürülen İttihatçı liderlerle ilgili olarak İstanbul'da
"Galata Köprüsü üzerindeki sokak feneri direklerine asılacakları" yolundaki söylentilerin ortalığı kapladığı sırada, İstanbul'daki Alman Akdeniz Filosu Karargahı'nda paşaların kaçırılmasına karar verildiğini belirterek yazısına başlayan Yüzbaşı Baltzer, yakın tarihimizin bu ilginç dönüm noktasına tanıklığını aşama aşama anlatıyor.
“1 Kasım 1918'de, İstanbul'da Alman Akdeniz Filosu Karargahı'nda Türkiye'nin 1914 yılında bizim yanımızda savaşa girmesini borçlu olduğumuz, eski bakanlara nasıl bir yardımda bulunabileceğimiz konuşuldu. Bunun üzerine karargahın en genç kurmay subayı olarak ben paşaların kaçırılması planını gerçekleştirmeye aday oldum."
Kaçırma operasyonuna akşam saat 21.00 sularında başladığını anlatan yüzbaşı, askeri demiryollarına ait bir motorla Eminönü'nden denize açıldıklarını, önce Moda iskelesinde, parolayı sorduklarında "Enver" yanıtını aldıktan sonra Talat Paşa, eski İstanbul Valisi Bedri Bey ve beş kişi aldıklarını, ardından Arnavutköy'den yanında birkaç kişiyle birlikte Enver Paşa'yı, son olarak da Boyacıköy'den Cemal Paşa'yı alarak, Tarabya açıklarında duran Alman torpidosuna götürdüklerini, ayrıntılarıyla açıklıyor. Tüm yolcuların ellerinde küçük birer valizle geldiklerini, motora biner binmez feslerini çıkarıp, birer şapka taktıklarını da yazmış Yzb. Baltzer.
Daha sonra olanları da Alman
Amiral Albert Hopman'ın anılarından okuyalım.
Burada torpidonun 3 Kasım sabah 08.00'de Sivastopol Limanı'na girdiğini açıklayan Amiral, geminin kaptanının karargahına gelerek, paşaların yanında olduğunu, Almanya'ya gitmek istediklerini söylediklerini kaydediyor.
"Gidip eski dostların ellerini sıkmak istedim, fakat gizlilik gereği bundan vazgeçtim" diyen Amiral Hopman, siyah gözlük takmış ve kılık değiştirmiş olan Enver Paşa'yla karargahının bulunduğu otelde karşılaştığını, ancak tanımamış gibi yaptığını anlatıyor. Amiral'in anılarına göre; Enver Paşa, burada Almanlardan Kafkasya'ya gidebilmek için araç istediğini, olumsuz yanıt alınca da bir Tatar yelkenlisiyle Karadeniz'e açıldığını ve maceralı bir yolculuk sonunda hedefine ulaştığını açıklıyor.
Bilindiği gibi Sıvastopol'a 3 Kasım'da ulaşan paşalar, İstanbul'u bir daha göremediler. Enver'den burada ayrılan Talat ve Cemal paşalarla, arkadaşları Almanya'ya gittiler. Talat Paşa, 1921'de Berlin'de
Soghomon Tehlirian tarafından vurularak öldürülmüş. Cemal Paşa 1922'de Tiflis'te suikasta uğramış, Enver Paşa da 1922'de Tacikistan'da Bolşevik Ruslarla girdiği bir çatışma vurularak öldürülmüştür.
Mehmet Talat Paşa'nın kemikleri, 1943 yılında alınan Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye'ye geri getirilmiş ve
Hürriyet-i Ebediye şehitliğine gömülmüştür. TBMM'nin 1926 yılında kabul ettiği bir kanunla ailesine ev tahsis edilmiş ve şehit aylığı bağlanmıştır.
 |
Hürriyeti Ebediye Anıtı: 31 Mart'ın anısına dikilen bir anıt, şehitlik Abide-i Hürriyet diğer adıyla Hürriyet-i Ebediye Abidesi, 31 Mart Vakası'nda ölenlerin anısına İstanbul'un Şişli ilçesinde Hürriyet-i Ebediye Tepesi'nde dikilmiş olan anıttır. Türkiye'de yapılmış ilk ulusal anıttır. 1909'da yapımına karar verilen anıt için Mimar Muzaffer Bey'in projesi seçilmiştir. Anıtın altı da üçgen biçiminde bir cami olarak yapılmıştır. İkinci Meşrutiyet'in 3. yıldönümü olan 23 Temmuz 1911'de Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın hazır bulunduğu bir törenle açılmıştır. Anıtın yer aldığı alanda 31 Mart Vakasında ölen Kurmay Binbaşı Ahmet Muhtar, Deniz Binbaşı Salih, Üsteğmen Bekir ve 68 er defnedilmiştir. Sonraki yıllarda anıt ve çevresindeki alan, bazı 2. Meşrutiyet ve İttihat ve Terakki hareketi önde gelenlerinin defnedildiği bir anıt mezarlığa dönüştürüldü. Talat ve Enver paşa burada gömülüdür.
|
Cemal Paşa, 21 Temmuz 1922'de, Türkiye'ye dönme hazırlıkları içindeyken Tiflis'te
Karakin Lalayan ve Sergo Vartanyan adlı iki Ermeni komitacı tarafından öldürüldü. Mamafih, bu suikastın, Stalin'in emriyle, o sırada Gürcistan Çeka'sının başında olan
Lavrenti Beria tarafından tertiplendiğine dair iddialar vardır. Cenazesi Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir tarafından Erzurum'a getirilerek Karskapı Şehitliği'ne defnedildi.
Biraz da Enver'den bahsedecek olursak; Kendisi yakın arkadaşlarıyla birlikte yurttan ayrıldıktan sonra Rusya'ya geçti. Anadolu'daki Milli Mücadele hareketine katılmak istediyse de Mustafa Kemal bunu kabul etmedi. 1920 Eylül'ünde Bakü'de "Şark Milletleri" toplantısına katıldı ve Batum'da Türkistan'ı kurtarma hareketini başlattı.
Turan Kağanlığı'nı kurmak için büyük uğraşlarda bulundu ve Türkistan Türklerini birleştirerek
Basmacı İsyanı'nı başlattı. 4 Ağustos 1922'de Kurban Bayramı sırasında
Tacikistan'da, Belçivan yakınlarında Agop Melkovian komutasındaki
Bolşeviklere karşı yapılan bir çarpışmada üzerine düşen havan topuyla şehit oldu ve orada gömüldü. Tacikistan'daki naaşı
1996 yılında Türkiye'ye getirildi ve ölüm yıldönümü olan 4 Ağustos 1996'da
Şişli Abide-i Hürriyet Tepesi'ne defnedildi. Törene dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bakanlar ve Enver Paşa'nın torunları katıldılar
tr. 'dan sonra iki sıfır yazılacak.