ilkçağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ilkçağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Temmuz 2021 Salı

Pompeii'nin Son Günleri

Pompeii'nin Son Günleri

 C.W Ceram 

Pompei'nin Son Günleri
Ressam Karl Briullov

İsa'nın doğumunun 79. yılı Ağustos ayında, daha önceleri de sık sık olduğu gi­bi Vezüv'ün patlayacağını anlatan ilk belirtiler görüldü. Fakat ayın 24'ünde, o za­mana dek hiç görülmedik bir felaketin başladığı açıkça anlaşıldı.

Korkunç bir gök gürlemesi ile dağın tepesi yarıldı. Fıstık ağacı biçiminde bir duman gök kubbesine yayıldı. Gümbürtüler ve çakan şimşekler arasında bir taş ve kül yağmurudur boşandı, güneşi kararttı. Kuşlar havadan ölü düştüler, insan­lar bağrışa çağrışa kaçıştılar, hayvanlar öteye beriye sokuldular, bu arada, gökten mi, yerden mi geldiği bilinmeyen seller yolları bastı.

Her iki kent güneşli bir günün sabah çalışmalarına dalmıştı. Onların so­nu iki türlü oldu. Küller, sel gibi bir yağmur ve lavdan oluşan bir çamur yığını Herculaneum'un üzerine yuvarlandı, caddelere ve sokaklara doldu, yükseldi, büyüdü, damları örttü, pencere ve kapılardan içeriye taştı, kenti, bir süngeri su­yun doldurduğu gibi doldurdu ve onu, çarçabuk kaçarak kurtulanların dışında ne varsa hepsi ile birlikte örttü.

Pompei'nin sonu başka türlü oldu. Buraya önünden kaçmaktan başka görü­nür çıkar yolu olmayan bir çamur seli gelmedi, önce hafif bir kül yağmuru baş­ladı. İnsanın üzerinden silkeleyebileceği gibi bir kül yağmuru ardından lapil­li[1]yağdı, sonunda her biri birkaç kiloluk süngertaşı parçaları da araya karıştı.

Ancak yavaş yavaş tehlikenin büyüklüğü ortaya çıktı ama o zaman da artık iş iş­ten geçti. Kükürt buharları yere çöktü, bütün aralıklar ve deliklerden sızdı, gittik­çe güç, daha güç soluk alabilen insanların yüzlerine sardıkları bezlerin altına dol­du. Kurtulmak ve hava alabilmek için dışarı fırlarlarsa başlarına lapilliler öyle sıkı yağıyordu ki, dehşet içinde geri çekilmek zorunda kalıyorlardı. Ama daha evlerine girer girmez tavan çöküyor ve onları altına gömüyordu. Bazıları kısacık bir sü­re için kurtuldular. Merdiven direklerinin ve revakların[2]altında korku içinde ya­rım saatçik büzülüp kaldılar. Sonra kükürt buharları usul usul, sürüne sürüne gel­di, bunları da boğdu.


Atlama Taşları
Su akan caddeden ıslanmadan karşıya geçmenin yolu olarak düşünmüşler.
Arabalar iki taşın arasından geçiyormuş. Bunun için de arabaların enini standart yapmışlar.

Kırk sekiz saat sonra güneş yeniden göründü. O zaman Herculaneum ile Pompei artık yoktu. On sekiz kilometre çapında bir alanda her yer harap olmuş, tarlalar örtülmüş. Afrika, Suriye ve Mısır'a dek kül tanecikleri uçuşmuştu. Şimdi Vezüv'den yalnız ince bir duman sütunu yükseliyordu. Gök gene eskisi gibi ma­viydi.

Bunun, geçmişle uğraşan bütün bilimler için ne denli heyecan verici bir şey ol­duğunu göz önünde tutmak gerekir.

Aradan yaklaşık bin yedi yüz yıl geçti.

Başka bilgilere, başka törelere sahip olan, fakat bütün insanlığı birleştiren kan bağı ile o gömülmüş insanlara bağlı başka insanlar, küreklerini toprağa daldırdı­lar ve onca zamandır uyuyanları ışığa çıkardılar. Bu gerçekten, sihirle ölüleri di­riltmeye benzer bir şeydi: Bilimine delice tutkun, üstelik dedelerine saygı duyma­yan bir bilgin böyle felaketleri büyük bir talih eseri sayabilir. Goethe, Pompei için pek saygısızca: "Bundan daha ilgincini kolay kolay düşünemiyorum . . . "  demişti.

Gerçekten de bir kenti gündelik yaşamın bütün işleyiş yönleriyle gelecekteki bilginlere saklamak için böyle bir kül yağmurundan daha üstün bir olanak düşün­mek zordur; hayır, saklamak değil, konserve etmek sözü buna daha uygun düşer.

Burada eski bir kent doğal bir ölümle yavaş yavaş çökerek ölmemişti. Burada can­lı kentlere ansızın bir büyücü değneği dokunmuş, zamanın, oluşun ve yok oluşun yasası yürüdüğünü yitirmişti.

İLK kazı yılına dek yalnızca şu olay biliniyordu: İki kent gömülmüştü. Ama şimdi yavaş yavaş bu dramatik olay anlaşılmaya başlandı ve ilkçağ yazarlarının haberleri canlandı. Felaketin bütün korkunçluğu, günün akışını ansızın kesiveren, süt do­muzunu ocaktan almaya, pişmiş ekmeği fırından çıkarmaya bile vakit bırakma­yan o ansızınlığı gözlerde belirginleşti.

Hala esirlik bukağılarını[3] taşıyan, çevrelerinde kıyamet kaparken zincire vu­rulu kalmış iki iskeletin parçaları arkasında acaba hangi öykü gizlidir? Yine böy­le zincire vurulmuş olarak bir odanın tavanı altında bulunan köpeğin ölümü ar­dında ne acılar yatıyor? Pencereler ve kapılardan akıp dolan lapilli yığınına tırma­na tırmana giderek daha yukarı çıkmıştı köpek. Sonunda tavan yolunu kesinceye, bir kez daha havlayıp sonra boğuluncaya dek . . .

Pompei Harabelerinin görece ilk durumu
Şimdi çok düzenli bir  şehir görünümünde

Kazdıkça aile öyküleri, çaresizlik ve ölüm arasında geçen dramlar ortaya çıkı­yordu. Edward Bulwer-Lytton'un ünlü romanı Pompei'nin Son Günleri'nin son bölümü hiç de gerçeğe aykırı değildir: Çocukları kolları arasında, analar bulundu. Peçelerinin son parçacığı ile onlarıkorumuşlardı, ama sonunda ikisi de boğul­muştu. Hazinelerini toparlamış, kapıya dek varabilmiş, sonra da lapilli yağmuru altında yığılıp kalmış erkekler ve kadınlar çıkarıldı. Bunlar hala son güçleriyle mü­cevherlerini, altınlarını kavrıyormuş gibi duruyorlardı. Bulwer'in Glaukus'unu[4]oturttuğu evin kapısının önünde mozaikte "Cave Canem" ( Köpekten kendini ko­ru [Dikkat köpek var!]) yazılıdır. İki genç kız kaçarken bu eşiğin önünde duraksamışlar, değerli malla­rını toplamak istemişlerdi ve artık çok gecikmişlerdi.

Herkül Kapısı'nın önünde üst üste ölüler bulundu. Bunlar hala, kendilerini ağırlıklarıyla ezen ev eşyalarıyla yüklüydüler. Kül altında kalmış bir odada bir kö­pekle bir kadının iskeleti bulundu. Dikkatle incelenince korkunç bir dram orta­ya çıktı. Köpeğin iskeleti hala biçimini korurken, kadının kemikleri odanın köşe bucağına dağılmış duruyordu. Ama bunlar ne yüzden böyle dağılmışlardı? Yoksa dağıtılmışlar mı demek daha doğruydu? Açlık yüzünden kurt doğası üstün geldi ve köpek hanımına saldırdı, onu yedi ve ölümden bir gün mü çaldıydı? Bundan çok uzak olmayan bir yerde bir cenaze töreni yarıda kalmıştı. Cenaze şölenine ka­tılanlar yataklara uzanmıştı. Bu kendi cenaze törenlerine katılanlar, bin yedi yüz yıl sonra da yine öyle bulundular.

Pompeii Harabelerinin arkasında facianın
sorumlusu Vezüv Dağı görünüyor.

Şurada, bir odada, hiçbir şeyden habersiz oynarlarken ölümün ansızın üzer­lerine çullandığı yedi çocuk vardı. Burada otuz dört kişi; yanlarında da herhal­de boynundaki çıngırağın korkunç çıngırtıları arasında, insanların barınakların­da kurtuluşunu arayan bir de keçi vardı. Kim kaçmak için uzun uzun duraksar­sa artık ne cesaret, ne de kuvvet ona yardım edebilirdi. Gerçekten Herkül yapı­lı bir adam buldular. Önünden koşan anasıyla on dört yaşındaki kızını bile koruyamamıştı artık. Hep birden yere çöküvermişlerdi. Adam son gücüyle bir kez da­ha doğrulmaya uğraşmıştı. Ama o zaman buharlar onu uyuşturmuştu. Ağır ağır yere serilmiş, sırtüstü dönmüş ve uzanmıştı. Küller onu örtmüş ve kalıbını al­mıştı. Bilginler bu kalıba alçı döktüler ve bir insanın biçimini elde ettiler, ölü bir Pompei’linin heykelini.

Bırakılmış, geride kalmış bir kapının ve yolun kendisine kapalı olduğunu an­layınca, küllerin örttüğü evde, kapılar ve duvarlara vuruşları kim bilir nasıl ses vermişti? Ya baltayı eline geçirip duvarı yıkmaya başladığında? Duvarın ardında da çıkar yol olmadığını görüp ikinci duvarı da yıkınca, sonunda bu son odadan üzerine yanardağ külleri yığılarak düşüp kaldığında?

Evler, İsis Tapınağı, tiyatro, hepsi içinde oturulduğu ve yaşandığı zamanki gi­biydiler. Yazıcı dükkânında balmumu tabletler, kitaplıkta papirüs tomarları, esna­fın işliklerinde avadanlıklar, hamamlarda kaşağı duruyordu. Meyhanelerin masa­ları üzerinde hala kaplar, son müşterilerin acele ile fırlatıverdikleri paralar vardı.

Meyhane duvarlarında yanıp yıkılan, ya da umutsuz aşıkların yazdıkları beyitler okunuyordu. Villaların duvarlarında freskler vardı ki, Marcello Venuti'nin[5]dedigi gibi "Raffael'in[6] yapıtlarından daha güzeldirler". 18. yüzyılın aydın insanı işte böyle bir buluş bolluğunun karşısındaydı. Rö­nesans'tan sonra doğmuş oldugu için bütün güzelliklere karşı açık, pozitif bi­limlerin yeni başlamakta olan gücünü sezen o çağın çocuğu, gerçeklere kendi­ni vermek ve yalnızca hayranlıkla yetinen estetikçiliğe saplanıp kalmamak isti­yordu.

Tanrılar, Mezarlar ve Bilginler, C.W Ceram (Kurt Wilhelm Marek) , Çev. Hayrullah Örs, Remzi Kitapevi, 2015/11, s.17-19

 

Ayrıca bkz.

https://www.muzebiletleri.com/bilet/italya/napoli/pompei-antik-kenti-giris-ucreti-ve-turlar/

https://www.youtube.com/watch?v=aYtsHqneCNc

https://arkeofili.com/yanardag-patladiginda-pompeiiden-kacanlar-nereye-gitti/

https://www.kidsnews.com.au/history/april-1-is-the-anniversary-of-the-rediscovery-of-the-lost-roman-city-of-pompeii/news-story/748ea8f8525d8ca062089870f56879cc

https://www.youtube.com/watch?v=gaJPcKLyXLQ

 



[1] Volkan bacasından atılan lav parçalarının havada dönerek soğuması ile oluşur. Volkandan atılan lav hariç tüm malzemeye tefra denir. Bu malzeme değişik boyutlara sahiptir. 2.0 mm den ufak boyuttakilere kül, 2–63 mm arasındakilere lapilli ve daha büyük tane boyuna sahip olanlara da volkan bombası adı verilir., https://tr.wikipedia.org/wiki/Volkan_bombas%C4%B1

 [2] Revak, sırtı bağlı bulunduğu binaya dayalı, ön cephesi açık, üstü örtülü ve örtüsü sütunlarla ya da payelerle taşınan mekana verilen ad. Güneşten ya da yağmurdan korunma amaçlı işlevsel revaklara sundurma adı verilir. https://tr.wikipedia.org/wiki/Revak

 [3] Kaçmasını önlemek için hayvanın ayağına geçirilen demir köstek. Ve: Ağır cezalıların ayaklarına takılıp ucuna pranga bağlanan demir halka. Burada iki insan esirden bahsediliyor.

 [4] Romanın baş kahramanı. Yunanlı asılzade Glaukus.. https://en.wikipedia.org/wiki/The_Last_Days_of_Pompeii

Burada da çizgi romanı var: https://mega.nz/file/dwBwSLpJ#CNw9X37WF1oTsZEi9LZAslAn4s5EgdavWmpGYLLHSHQ

 [5] Niccolò Marcello Venuti ( Cortona , 1700 - 1755 ) İtalyan tarihçi ve arkeolog 

[Buna katılmak mümkün değil DK]

 

16 Temmuz 2021 Cuma

Roma'nın İlk "Soysuz" İmparatorları; "Toplumlar, Ölü Balıklar Gibi Baştan Ayağa Doğru Bozulur!"

Roma'nın İlk "Soysuz" İmparatorları; "Toplumlar, Ölü Balıklar Gibi Baştan Ayağa Doğru Bozulur!"

 "Balık Baştan Kokar"


Tiberius'un imparatorluğunun kontrolünü prefect Lucius Aelius Sejanus'a bırakarak hayatının son 

dönemlerinin çoğunu geçirdiği Capri'deki Villa Jovis'in kalıntıları.


Toplumların, ölü balıklar gibi baştan ayağa doğru bozulduğu söylenir. Gerçekten ilk imparatorların listesinde fazlasıyla soysuz vardır.

Augustus'un evlatlığı İmparator Tiberius(yönetim dönemi, MS 14-37), zalimliklerini ve sapıklıklarını uygulamak için erkenden Capri’ye çekilmiştir. Onun döneminde, öldüresiye çalışan muhbirlerin (delatores) alevlendirdiği kitlesel mahkûmiyetler modaya dönüşmüştür.

Caligula (yönetim dönemi MS 37-41), yaşadığı sürece kendisini tanrılaştırmış ve atını konsüllüğe atamıştır. Suetonius*[biyografi yazarı] "Üç kızıyla birden sırayla ensest yapmak onun alışkanlığıydı ve bü­yük ziyafetlerde karısı onun üzerine uzandığı zaman, o da kızlarını sırayla altı­na alırdı" der ve devam eder: "Dazlak ve köse olduğu için hangi koşulda olur­sa olsun keçilerden söz edilmesini en büyük suç ilan etmişti. Kendisine çok yakışacak bir şekilde, cinsel organlarına yönelik bir suikast sonucu öldürül­müştür.

Messalina ve Agrippina adlı iki katil kadınla evli olan Claudius(yöne­tim dönemi MS 41-54), mantar yemeğine karıştırılmış zehirli mantar sosuyla zehirlenerek öldürülmüştür.

Güzel sanatlara, lükse ve zevke düşkün İmparator Neron (yönetim döne­mi MS 54-68), başarısız bir suda boğma girişiminden sonra bıçaklayarak anne­sine tecavüz etmiştir. Teyzesini, çok kuvvetli bir müshil ilacı vererek, ilk karı­sını yanlış bir zina suçlaması üzerine, hamile ikinci karısını tekmeleyerek öldürmüştür. Suetonius  "Özgür doğmuş oğlanları ve evli kadınları iğfal et­mekle yetinmeyip, Ocak Tanrıçası Rahibesi Bakire Rubria'ya da tecavüz etmiş­tir" diye anlatır ve sürdürür; "Sporus adlı oğlan çocuğunu, hadımlaştırarak kıza dönüştürdükten sonra, onunla evlenmek için bütün Saray mensuplarının katıldığı, çeyiziyle, gelinliğiyle, duva­ğıyla tam bir evlenme töreni düzenledi; sonra onu eve getirdi ve bir eş gibi dav­randı. (...) Nero'nun babası Domitius da aynı tür bir eşle evli olsaydı dünya daha mutlu bir yer olurdu."  Nero, sonunda “Qualis artifex pereo” (İçimde ölen... Ne müthiş bir sanatçı!) sözleriyle intihar etmiştir.

Bir asker olan İmparator Galba (yönetim dönemi MS 68-69), "dört impa­ratorlar yılı"nda, asi askerler tarafından öldürülmüş; halefleri Otho ve Vitelliusda aynı kadere uğramışlardır. Bir eyalet vergi tahsildarının oğlu olan Vespasianus (yönetim dönemi MS 69-79), hep istediği gibi "ayakta ölmeyi" başarmıştır. Son sözleri, "Allahım, bir tanrıya dönüşüyor olmalıyım!" olmuş­tur. Titus'un (yönetim dönemi MS 79-81), ancak Vezüv yanardağının patla­masıyla bozulan alışılmamış bir refah dönemi saltanatından sonra kardeşi tarafından zehirlendiği söylenmektedir. Titus'un muhtemel katili İmparator Domitianus (yönetim dönemi MS 81-96), karısı ve suç ortakları tarafından bı­çaklanarak öldürülmüştür. Augustus'un, kendisinden hemen sonraki on hale­finden sekizi iğrenç bir şekilde öldürülmüştür.

Ama Roma'nın pastırma yazı daha ileridedir. "Eğer biri dünya tarihinde insan ırkının en mutlu ve müreffeh olduğu dönemi saptamaya çalışsa," demek­tedir Gibbon **[tarihçi] "tereddüt etmeden Domitianus'un ölümünden Commodus'un tahta çıkışına kadar geçen dönemi gösterirdi."

Nerva (yönetim dönemi MS 96-98), Trajan (yönetim dönemi MS 98-117), Hadrianus (yönetim dönemi MS 117-138), Antoninus Pius (yönetim dönemi MS 138-161) ve Marcus Aurelius’un (yönetim dönemi MS 161-180) yöneliminde İmparatorluk sadece en bü­yük coğrafi sınırlarına ulaşmakla kalmamış, eşsiz bir sükûnet ve istikrar döne­mini de yaşamıştır. Nerva, yoksullara yardım geleneğini başlatmıştır; Trajan dürüst, yorulmak bilmez bir askerdir; Hadrianus bir sanatçı ve sanat koruyu­cusudur. Antoninus Pius hakkında Gibbon şöyle yazmaktadır: "Onun dönemi, gerçekten tarih için pek az, hatta insan türünün suçlar, budalalıklar ve talihsiz­likler siciline göre daha az malzeme sağlayan ender bir avantajla göze çarpar.”

 * https://tr.wikipedia.org/wiki/Suetonius

** https://tr.wikipedia.org/wiki/Edward_Gibbon

 Başlığı ben yazdım DK

Avrupa Tarihi, İmge Yayınları, s.214-15

Benim yazdığım şu yazıda ise daha geç dönemin soysuz hükümdarları var; Roma Çökerken https://tarihegitimi.blogspot.com/2016/01/roma-cokerken.html   Buna da bkz. 


2 Mayıs 2020 Cumartesi

Penguen Haritalarıyla Ortaçağ Tarihi ve Günümüz Siyasi Devletlerinin Oluşması

Penguen Haritalarıyla Ortaçağ Tarihi ve Günümüz Siyasi Devletlerinin Oluşması

Dilara Kahyaoğlu


Harika haritalar... Yıllarca derslerimde kullandım, İngilizce olmasına çok da aldırmayın içine girince biraz da meseleyi az çok bilince haritaların dilini kolayca çözüyorsunuz. Ben de gerekli açıklamaları (temel) resim altı yazısı olarak yazdım. Bu serinin Sabancı Üniversitesi tarafından yayımlanmış Türkçe baskıları da var.

Bu haritaları yıllar önce ben taramıştım. Alt yazı açıklamaları ile de derslerde kullanılabilecek "yardımcı temel kaynak" olarak; faydalı olacağını söyleyebilirim. Çünkü; hem verimli hem de güvenilir kaynaklar bunlar. Bir çok haritada olan ideolojik problemler bunlarda yok denecek kadar az (hiç olmadığını iddia etmiyorum). Ortaçağ'ı gerçeğe yakın bir şekilde temsil etmeye gayret etmişler. Takdir edersiniz ki gerçeğin tam olarak temsili diye bir şey söz konusu olamaz hele de konumuz "Ortaçağ Tarihi" olursa..

Haritaların üzerine tıklayarak veya elinizle büyütebilirsiniz. Yüksek çözünürlüklü olduğu için ne kadar büyütürseniz büyütün bozulmaz, böylece ayrıntıları ve yazıları daha yakından görme şansınız olur.

Harita anahtarını en sona yerleştirmiştim ama buraya da koyuyorum. Haritaları anlamamız için bu anahtar gerekli olan bir araç çünkü.

AD, Milattan sonra olanlara işaret etmek için kullanılan bir kısaltma. Biz MS olarak kullanıyoruz. Normalde, MS kısaltmasının yıl sayısının önünde kullanılması şart değildir. Milattan önceki yıllarda mutlaka kullanılır yoksa ayırt edemezdik. Bu haritalarda ise istisnasız bütün yılların önünde kullanılmış. Ben de orijinale sadık kalarak kullanıyorum. Aslında (mesela) 362 yazmak yeterliydi.

NOT: Penguen Haritaları dememin nedeni, bu atlasların Penguen Yayınları (Penguin Publishing) tarafından yayımlanmış olması. Türkiye'de bu haritaları kullananlar kısaca böyle bahseder bu atlaslardan. Ben de geleneğe uyarak bu ismi kullandım. Aslında kendilerinin verdiği isim de farklı değil: "The Penguin Historical Atlas of...."

 
Harita Anahtarı
Her bir etnik grup farklı grafiksel çizimlerle belirtilmiş.
Örneğin Türk kökenli kabileler içi dolu dairelerle, Moğollar ise içi boş dairelerle gösterilmiştir.
Oklar, halkların yer değiştirmelerini gösteriyor. Okların genişliği göçün gücüne vurgu yapıyor.
İçi dolu daire üstündeki bayrak  tek  bir kabilenin yerleşimini gösteriyor.
Eğer daire çizgileri kesintisiz bir çizgi ise o etnik grubun yerleşik bir halk veya siyasi bir
oluşum olduğunu veya artık yerleşik bir aşamaya geçtiğini gösteriyor.  Örneği Orta Anadolu'daki
Türk yerleşimcilerin içi dolu dairelerinin etrafı kesintisiz bir daire ile gösterilerek onların artık o
bölgeye yerleştiklerine işaret edilmiş.


MS 362
Roma İmparatorluğu hala bir bütün. Barbar Kavimler Roma sınırına yığılmış bekliyor.
Ermeni Krallığı Anadolu'nun kuzey doğusuna egemen. Hunlar, Avrasya steplerinden gelerek
batıya doğru ilerliyorlar. Hunların hemen önünde yer alan Ostrogotlara dikkat!
Kuzey sınırında bekleşen Germen kavimlerin isimlerine dikkat ediniz, bunlar ileride
Avrupa halklarını oluşturacak, etnik bir karışıma yol açacaklar. Belli başlıları: Franklar,
Frizyalılar, Saksonlar, Angıllar, Jütler, Lombardlar, Almanlar, Vizigotlar, Vandallar.
Alanlar, Anadolu'nun kuzeydoğusunda konumlanmış, o bölgede ayrıca, Lazlar ve Gürcüler de
var.  Arabistan ve Kuzey Afrika'da Arap ve Berberi kabileleri var.



MS 406
Roma İmparatorluğu ikiye ayrılmış. Avrupa Hunları kuzeye yerleşmiş. Diğer
büyük imparatorluk ise Pers İmparatorluğu (Sasaniler). Büyük Kavimler Göçü'nün zirve noktasına
çok az zaman kalmış (MS 375). Hunların batıya sürdüğü Germen kavimlerin bir kısmı
Roma sınırına yığılmış bekliyor. Bir kısmı da sınırdan içeri girmiş. Romanın kuzey sınırı artık
geçişken bir sınır olmuş. Burada Vizigotların göç hareketini inceleyiniz.  Vandallar ve Süevler de
Roma sınırından içeri giriyor. Franklar da Roma sınırını geçmişler. 

MS 420
Kavimler Göçü'nün hemen ardından..
Roma, sınırlarını korumayı sürdürüyor ama sınır çizgisi güneye doğru inmiş.
Doğu'da yeni bir güç ortaya çıkmış: Akhunlar. Hunlar hala bölgede egemen güç, diğer etnik
gruplara ve özellikle Doğu Roma'ya baskı uygulamaya devam ediyorlar.
Vizigotlar, İtalya'yı dolaşıp İspanyanın kuzeyine gelerek orada bir krallık kurmuşlar.
Vandallar ve Süevler de İber Yarımadası'nın kuzeybatı bölümüne ulaşmış. 

MS 451
En önemli fark kuşkusuz Hunların Attila önderliğinde büyük bir güç olarak ortaya çıkmış olması.
Yalnız Hunlar ismi yanıltıcı olmasın içinde her türlü etnik kökenli kabileleri birleştiren bir konfederasyon bu.
Slavlar, İrani halklar, Germen kabileleri vb. Bu tür yapıları büyük bir ittifak olarak düşünmek gerekir.
Vandallar, Kuzey Afrika'da bir krallık kurmuş. Burgondlar, İtalya'nın (Fransa)  kuzeyinde görülüyor.

MS 476
Sarsıcı değişimlerin olduğu bir dönem..
Batı Roma İmparatorluğu artık yok. Yıkılmış. Onun yerinde Ostrogot liderlerinden
Odoakır'ın önderliğinde kurulan bir krallık var. Angıllar ve Frizyalılar İngiltere'ye girmeye başlamış.
Yerel halklar (Bretonlar, Piktler.. hepsi Kelt kökenli)  hala yerinde ama bu durum da değişecek.
Germen kabilelerinin neredeyse hepsi Roma topraklarına girerek bir bölgeye yerleşmişler.
Vizigot krallığı genişlemiş. Atilla'nın Hun birliği dağılmış.
Hunlar çeşitli isimler altında varlıklarını sürdürüyor. Bretonlar, Fransa'nın batı kıyılarına göç etmiş.
Bask bölgesi de ortaya çıkmış, bu da yeni bir durum.

MS 528
Germen kabileler artık göç ettikleri alanlara yerleşip oralarda siyasi egemenliklerini kurmaya veya
pekiştirmeye başlamışlar. Bugünkü Fransa artık Frankların yurdu olarak anılıyor yalnız sınırların
geçişkenliğine dikkat etmeli. Sınırlar kesin hatlarla çizilmiş ve geçilemez değil.
En önemli bir diğer değişiklik Angıl ve Saksonlar, Britanyaya ayak basmış kendilerine bir niş
oluşturup yerli halkı ileri doğru sürmeye başlamışlar. İyice kuzeyde Laponlar, Finler, Slavlar ve Baltlar
bulundukları alandan ayrılmamışlar. Ostrogot, Vandal, Vizigot ve Burgont krallıkları büyümeye devam
ediyor. 

MS 528
Hristiyanlık iki ayrı yönetim birimine, bölgesine ayrılmış: Doğu ve Batı Hristiyanlığı. Bu
durum günümüze kadar bu şekilde gelmiştir. Harita, Papa yönetimindeki Katolikleri (Roma, Kartaca, Selanik)
ve Patriklerin idaresindeki Ortodoksların merkezlerini gösteriyor (İstanbul, Antakya, Kudüs ve İskenderiye).
Şuna dikkat etmeli: Yerleşik hayata geçen Germen kavimlerinin
bir kısmı Papalığın tam yönetimi altında Hristiyan dünyasına dahil olmuş, bir kısmı da
Aryan yöneticiler tarafından yönetilse  de Papalığın da etkisi var. Bu durum Hristiyanlığın,
 pagan savaşçı göçebe halklar arasında hızla yayıldığını da gösteriyor. Siyasi gücünü, egemenliğini kaybeden
Roma, kilise sayesinde pagan Aryan kavimlerini asimile edecek.
Hristiyanlığın İngiltere'nin Kelt bölgelerinde egemen olduğuna dikkat ediniz.
Bu ilk dönemlerde Keltli misyonerlerin bu dinin yayılması için barbarlar üzerinde çalışarak
oldukça etkili olduklarını da söylemek lazım. 

MS 528
Aynı yıla ait ticari yollar ve merkezler haritası
Şuna da dikkat edelim, bu yıllar semboliktir, o yıllarda olduğu düşünülen veya o noktaya kadar
 ulaşan olgusal gelişmeleri gösterir. Anahtara bakarak büyük şehirlerin kaç kişilik bir nüfusu gösterdiğini
anlayabiliyoruz. Nüfusu 50 000'den fazla olan şehirler sadece dört tane: Roma, İstanbul, Antakya ve İskenderiye.
Diğer şehirler ipek ve baharat yolunun geçtiği yerler veya yakın veya farklı siyasi ve sosyal
nedenlerle kalabalıklar.  Harita ayrıca hangi bölgenin hangi ürünlerle öne çıktığını oralardan neler
ihraç edildiğini de gösteriyor. Eski Hun bölgesi için gösterilen köle rezervuarına da dikkat edelim. Buralardan
batıya ve güneye beyaz köleler ihraç ediyorlar. Bu durum yüzlerce yıl böyle devam edecek. Osmanlının da
beyaz köle kaynakları esas olarak bu bölgelerdir.


MS 565
Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) büyük bir atak yaparak eski Roma topraklarının önemli
bir kısmını ele geçirmiş. Birleşik Roma imparatorluğu fikri Bizans'ı uzun dönem meşgul edecek
siyasi bir hedeftir. Unutmayalım ki Batı Roma'nın yıkılması üzerinden sadece 90 yıl geçmiştir
ve yaşayan/yöneten nesil, geçmişi birinci elden hatırlamaktadır. Doğuda Türk kağanlığı olarak belirtilen
güç Göktürklerdir.  Moğol kökenliler de Karadeniz'in kuzeyinde Avar birliğini kurmuş.
Avarların da Asya'dan batıya doğru göç ettiklerini hatırlayalım. Angıl ve Saksonlar, Biritanya
topraklarında ilerliyor. Franklar genişlemiş ama hala siyasi bir devlet olarak varlığından bahsedilmiyor.
Vizigot ve Süev krallıkları devam ediyor. 

MS 600
Doğu Roma, batıdan toprak kaybetmeye başlamış. Doğu'da Hazarların ortaya çıktığı görülüyor.
En büyük siyasi değişim İtalya'da. Lombardlar güneye inerek Kuzey İtalya'ya yerleşerek bir krallık
kurmuş. Bu bölge şimdi de Lombardiya adıyla bilinir (Milano ve çevresi). Bu halkın modern
İtalya tarihinde kalıcı bir etkisi olmuştur. Yine de bu halkları saf olarak düşünmemek gerekir, Lombardlar
dense de içinde her türlü etnik yapıyı barındıran oluşumlar bunlar. Zaten Latince konuşacakları için
İtalya ve çevresine gelen tüm Aryan halklarının asimile olduklarını eski Roma kültürüyle birleştiklerini
söyleyebiliriz. Gerçekte Eski Roma kültürünü temel alan sentez bir kültürden bahsediyoruz.
Hristiyanlık ve Latince bu halkları kaynaştıran birincil önemde harçlardır.


MS 626
Avar Hanlığı, Balkanlar ve Bizans üzerine baskı uyguluyor. Önce Hunlar, sonra Avarlar
ve daha sonra gelecek kabileler Balkan halklarının etnik yapısını değiştirecek.
Karadeniz'in kuzeyinde Büyük Bulgar Hanlığı oluşmuş. Hazar Hanlığı, devam ediyor. En önemli gelişmeler
günümüz Fransa ve İngilteresinde yaşanıyor. Buraya yerleşen halklar krallıklar oluşturmaya başlamış. Bu durum
artık kalıcı olduklarını ve siyasi açıdan kurumsallaşmaya başladıklarını gösteriyor ki geri dönülemez
 değişimler bunlar. Pers imparatorluğunun da Bizans aleyhine genişlediğini de gözden kaçırmayalım. Yalnız
burada kastedilen İlkçağ'dan bildiğimiz Pers İmparatorluğu değildir.  Bu imparatorluk, Türkiye resmi tarihinde
Sasaniler (224-651) olarak bilinir.

MS 651
En önemli değişim Yakındoğu'da/Ortadoğu'da gerçekleşiyor. Yeni bir din (Müslümanlık) ve
yeni bir devlet ortaya çıkmış. Muhammed'in kurduğu bu Arap-İslam devleti bu tarihlerde
Halife Osman (HD: 644-656) tarafından yönetiliyor.  Arabistanla sınırlı olan bu devlet topraklarını
genişletmeye başlamış İran ve Mısır'ı yutmuş. Sasani  İmparatorluğu sona ermiş.


MS 737
Müslümanlığın bir siyasi güç olarak ortaya çıkışının sonuçlarını haritada görmek mümkün.
Dört Halifeden sonra iktidara gelen Emevi ailesi Emeviler (Umayyad Caliphate) adı ile bilinen imparatorluğu
oluşturuyor. Kuzey Afrika'nın tamamını ve İspanya'yı fethediyorlar. Bizans, Balkanlar üzerindeki egemenliğini de
kaybetmiş. Bu bölgede hala savaşçı göçebeler grubundan Türk ve Moğol kökenli halklar egemen.
İngiltere'de yeni bir krallık ortaya çıkmış ki bu İngiltere tarihi açısından önemli bir gelişme: Wessex Krallığı. 
İngiliz Krallığının kurulmasında belirleyici bir rol oynayan bu devleti Normanlar ortadan kaldıracak.
Keltler artık bundan sonraki isimleri ile anılmaya başlamış: İskoçlar, Galli (Welsh) gibi. 

MS 737
Harita, Katolik ve Ortodoks dinlerinin hangi merkezden yönetildiğini ve hangi
alanlara hükmettiklerini gösteriyor. İngiltere tamamen papalığın etki alanı içine girmiş.
Papa'nın doğrudan egemen olduğu üç bölge var: İtalya, Fransa ve İngiltere.
Doğu Hristiyanlığı ise Orta Anadolu ve Batı Anadolu (Trakya dahil) ile Balkan Yarımadası kıyılarında etkili.

MS 737
Harita, nüfus yoğunluğunu gösteriyor.
Haritanın Avrupa merkezli olduğunu ve temasının Ortaçağ'da Avrupa olduğunu unutmayalım.
O nedenle sadece bu bölgeyi irdeliyor. Dünyanın farklı coğrafyalarının da farklı bir Ortaçağ hikayesi olduğunu
biliyoruz ama bu başka bir harita silsilesinin işi. 

MS 737
Şehirleri ve ticaret yollarını gösteren bu haritaya göre nüfusu 50 000'den fazla olan
tek bir şehir kalmış: İstanbul. Hatırlarsanız bundan önceki haritada bu sayı daha
yüksekti. Bir de Avrupa'da gösterilmeye değecek ölçüde şehir olma kriterlere
uyan bir yer neredeyse kalmamış. Artık, köyler, kırlık alanlar önemli, ticaret eskisi gibi değil...
Feodalizmin şafağındayız.

MS 771
En büyük değişiklikler Avrupa'nın doğusunda ve güneyinde gerçekleşiyor.
Emeviler yıkılmış yerine Abbasiler geçmiş. Emeviler sadece bugün İspanya olarak bilinen
bölgede egemen olarak kalmışlar. Büyük Bulgar Hanlığı üç parçaya ayrılmış olarak varlığını sürdürüyor:
Tuna, Volga ve Onogur Bulgarları. Avarlar bugünkü Macaristan da var olamaya devam ediyorlar. 

MS 830
Kuzeyden yeni bir göç ve fetih dalgası başlıyor: Uzun zamandır yerlerinde duran Vikinglerin İngiltere ve
Bugünkü Rusya üzerine harekete geçtiğini gözlemliyoruz. Bu durum İngiltere'de çeşitli savaşlara
ve kaosa neden olacak. Abbasiler kuzey Afrika'da toprak kaybetmişler.  Burada yeni halifelikler ortaya çıkmış:
İdrisi ve Aglibi halifelikleri. Tuna Bulgarları, Bulgar Hanlığını oluştururken (bugünkü Bulgaristan)
Onogurlar (Onoğuz diye de bilinirler) Macarlarla birleşmişler. Bundan böyle onlara
Macarlar denecek çünkü Macarlar (Fin-Ogur kökenli bir halk) baskın kültür olarak o bölgede var olan
halkları  asimile edecekler. Frankların adı ile ortaya çıkan imparatorluğa da dikkat!


MS 888
Birçok köklü değişiklik var. Ortaçağ dünyası böyle bir şey. Şunu öncelikle vurgulayalım
8. ve 11 yüzyllar arası Avrupa Tarihinde Vikinglerin Çağı olarak anılır.
Macarlar güneye inmeye başlamış. Avrupa'nın bir çok yerinde yeni krallık ve prenslikler ortaya çıkmış.
Bu tarihsel sahne Feodalizmin bölünmüş siyasi yapısını belli ölçüde yansıtıyor (tamamen yansıtmak imkansız).
Norveçliler (Norslar, Vikingler) hareketlenmiş ve İngiltere ile İzlanda'ya  saldırı ve işgal hareketi başlatmışlar.
Kuzey İngiltere'de İskoç krallığı kurulmuş. İsveçliler (Vikingler) Rusya'da bir çok şehirde
egemenlik adacıkları oluşturmuş. Bu arada Kiev adı ilk kez ortaya çıkıyor. Abbasi Halifeliği gerilemeye ve
parçalanmaya devam ediyor. Görünüşte halifeye bağlı emirlikler ortaya çıkıyor.
 Mısır'da Tolunoğulları Emirliği kurulmuş. Ve ilk kez Germen Krallığı ve Fransız krallığı ismiyle ortaya çıkan
 iki devlet var. Günümüzün siyasi yapısı oturmaya başlamış ama daha çok yol var gidecek.
Papalık devletine de dikkat edelim. O da bir devlet olarak var artık.  Danlar ki onlar da Vikinglerdir,
 İngiltere'denin güney doğu bölgesini işgal etmiş. Wessex yani İngiliz krallığı küçülmüş.
Bu zamana kadar Bizans egemenliğinde olan Ermeni krallığı yeniden ortaya çıkmış.
 Peçenek (Patziak) Türkleri de tarih sahnesinde...



MS 925
Büyük değişiklik kuzeyden geliyor. Rus prensliği kurulmuş, bu durum Slavların da harekete geçtiğini gösteriyor.
İsveçliler sınırlarına çekilmiş ama dediğim gibi o sınırları daima geçişken olarak düşünmek gerekir.
Yanlış anlaşılmasın Slavlar yoktan var olmadı onlar tüm o kabile birliklerinin içinde olan halklardandı.
Sadece şimdi kendi isimleri ile (çoğu zaman Bizans'ın verdiği isimlerle) tarih sahnesine çıkıyorlar.
Nitekim Balkanlarda, Sırp ve Hırvat adına ilk kez rastlıyoruz. Macarlar da bugünkü bölgelerine inmişler.
Bulgar kağanlığı varlığını sürüdürüyor, zamanla Slav kültürünün etkisi ile Slavlaşacaklar, dilleri değişecek vb.
Yine yazayım içlerinde Slavlar zaten vardı (önceden, o anda  ve sonra gelenler). Samaniler Emirliği
Aral'ın güneyinde egemen. En büyük değişiklikler İngiltere'de oluyor. Orkney Kontluğu'nun güneye doğru olan etkisi
ile York ve Dublin krallıkları kurulmuş. Danlar, Wessex kralı (İngiliz Krallığı) tarafından etkisiz kılınmış.
Şimdi dikkat! Dan Vikingleri (Nors/Nerveç asıllı Vikingler olan Normanlar bugünkü Danimarka'dan hareketle
Fransa'nın batı kıyılarına yerleşmişler. Burada hatırlarsanız bir Kelt bölgesi vardı. Bundan böyle bu bölge
Normanların (Normandiya) adıyla anılacak.




MS 1000
İngiltere'de siyasi egemenlik artık İngiliz Krallığı adıyla anılan Wessex Krallığı'na geçmiş.
Orkney Kontluğu ve diğer kuzeydeki siyasi yapılar için kullanılan anahtara dikkat edersek
 bunların hepsinin İskandinavya kökenli yani Vikingler olduğunu görebiliriz. Rus Prensliği genişlemiş.
İzlanda, "İzlanda Topluluğu" adıyla isimlendirilmiş. Orada da Vikingler egemen. İran ve Irak'ta,
Abbasiler artık yok, onun yerine  Şii ideolojisi ile yönlendirilen Büveyhoğulları Emirliği var. Bir çok yerde
Abbasi halifesine görünüşte bağlı olan  emirlikler kurulmuş (Diyarbekir, Musul, Halep, Azerbeycan vb.).
Abbasiler yok olmuş olsa da halifenin sembolik siyasi varlığı Bağdat'da devam ediyor.
Haritadaki Derbent kelimesine dikkate edin. Burası Kavimlerin güneye göç için kullandıkları "Derbent Geçidi".
Diğer önemli gelişme Gazneli Mahmud'un kurduğu devlet. Endülüs Emevileri,
Kuzey Afrika'dan toprak almış ki orası Fatimilere aitti. Fatimiler doğuya doğru yayılarak Mısır dahil
her yeri ele geçirerek buralarda Şii İslam devletlerini kurmuşlar. Ve Halifelik adını kullanıyorlar.
Görünüşte bile olsa bir egemen devlete bağlı değiller. Germen İmparatorluğu çok büyümüş.
 Papalık devleti de dahil bütün kuzey İtalyayı kendine katmış. Bulgarlar ve Macarlar kesik olmayan çizgilerle
 belirtildiğine göre demek ki bu halklar artık yerleşik hayata geçmiş.
Macar Göçleri de Balkanlardaki etnik ve sosyal yapıyı etkiliyor, değiştiriyor.



MS 1000
Avrupalının gözünde dünyanın tamamı böyle bir şeydi ve Doğu'ya dair bilgileri bunlarla sınırlıydı. 

MS 1000
Egemen dinlerin dağılımı ve yönetim yerleri
İslam dininin sınırları da belirtilmiş. Antakya'da Ermeni Kilise'sinin bağlı olduğu Monofizit
Hristiyanlık merkezi var. Monofizitler, İsa'da insani doğanın değil tanrısal doğanın hakim
olduğuna inanırlar. Tanrısal doğa, insani doğayı yok etmiştir. Balkanlardaki Ohri'ye de
dikkat!

MS 1000
Şehirler ve ticaret yolları haritası
Kuzey bölgelerinde ticaret yapan üç etnik grup var ve ticaret rotaları da bunların ismiyle anılıyor:
Vikingler, Varanglılar ve Bulgarlar. Bu isimler daha çok resmi ve yazılı kayıklardan öğrendiğimiz isimler.
O nedenle bu tür nitelemelere dikkatli yaklaşmak gerekir. Ticaret yapanlar kesinlikle her türden etnik gruplardı
ama yazılı kaynakları yazanlar, gözlemlerine göre isimlendirme yapmış. Örneğin Bizans halkı ve yöneticileri
nihai olarak Bulgarlardan mal satın aldıysa ticaret yolu da Bulgarların adıyla anılıyor. Gerçekte ticaret yapanların
kendilerine ne dediklerini ve nece konuştuklarını bilmiyoruz. 50 000'in üzerinde iki şehir var: İstanbul ve Bağdat.
Hala beyaz köle ticaretinin yapıldığını da anlıyoruz. Slaves yani köle kelimesi Slavlardan gelmedir.
En çok köle olarak onlar kullanıldığı ve hatta bizzat ticaretini onlar yaptıkları için köle ismi de
bu halkın adı olarak yerleşmiştir. Osmanlıların da en çok Slav kökenli köleler kullandığını hatırlayalım
(Kapıkulları... en ünlüleri Yeniçerilerdi). Harita Mekke'ye doğru oluşan Hac Yolu'nu da gösteriyor.
Ana ticaret yolları; Anadolu ve Ortadoğu'da, Avrupa'dan daha canlı.


MS 1030
Rus prensliği bölünmüş, Bulgar krallığı ortadan kalkmış, Macarlar genişlemeye devam ediyor.
İngiltere'de İngiliz Krallığı ortadan kalkmış bu bölge ve deniz ötesine kadar yayılan alanda Danların bir
imparatorluğu var (Vikingler, Bugünkü Danimarka'ya isim verenler). Endülüs Emevileri paramparça olmuş.
Ortaya çok sayıda beylik çıkmış. Leon ve Navarre krallıklarına dikkat.. Germen İmparatorluğu gücünü
koruduğu gibi daha da genişlemiş. Neredeyse tüm italya elinde.
Kuzeydoğudaki Oğuz Türklerine ve Karahanlılara da dikkat edelim.


MS 1071
Büyük değişim yine Doğu'dan gelen yeni bir güçle başlıyor: Selçuklular.
Eski Abbasi (İran, Irak, Suriye vb.) toprakları ve Doğu Anadolu, Selçukluların egemenliğine
girmiş. Bu noktada Bizanslıların yenildiği  1071 Malazgirt savaşını da hatırlayalım.
Fatımiler, Selçuklu lehine küçülmüş. Kuzey Afrika'da büyük bir göç, saldırı ve yağma hareketi var.
Bunu yapan topluluk Beni Hilal diye biliniyor. Beni Hilal bir çok bedevi Arap kökenli kabilelerin ortak adı.
Ve diğer en önemli değişim Normanların yarattığı etki. 11. yüzyıl, Normanların yüzyılı olarak bilinir.
Normanlar bir çok yeri kalıcı olarak ele geçiriyor ve burada krallıklar kuruyorlar. En önemlisi
İngiltere (Angıl-Sakson) kralını Hastings (1066) savaşında yenerek burada bir krallık kurmaları
(Fatih William/I.Willam). Bu krallık İngiltere ve Avrupa'da sistemi kökünden değiştirecek
yeni bir olguya yol açtı: Feodal Sistem. Bazı tarihçiler feodalizmi daha erken başlatsa da (ki belirtiler var)
çoğu; bu sistemin tüm yönleriyle ortaya çıkmasına bu dönemdeki Norman fetihlerinin/geleneklerinin
 olduğunu yazar. Şuna da dikkat Normanlar sadece İngiltere'de değil İtalya'da da krallıklar kuruyorlar.
Germenler, Burgondları ilhak etmiş.


MS 1092
Bugün Rus adını verdiğimiz halklar kendi ana bölgelerinde bir çok prensliğe bölünmüş durumdalar.
 Bunların en büyüğü Kiev Prensliği. Bizans, Anadolu'yu kaybetmiş. Elinde Trakya, Balkanlar ve Adalar kalmış.
Leon ve Kastilya krallıkları birleşmiş. Germen imparatorluğu, Fransa'dan toprak ilhak etmeyi
sürdürüyor. Fas kökenli, Berberi Murabıtlar (Almoravid), İber yarımadasının güneyini de kendine katmış.
Bu arada her zaman karşımıza çıkan Alanlara da dikkat edelim. Bunlar Hint-Avrupa asıllı Kafkas halklarından.
Bugünkü Osetlerin ataları. Alamut Kalesi de haritada görünüyor.

MS 1100
Haçlı Seferleri'nin başladığı an..
Birinci Haçlılar, Balkanlardan Anadolu (Rum) Selçuklarının ülkesine giriyorlar. Bu arada Bizans, Ege kıyılarını geri
almış. Haçlılar, İznik yakınlarındaki savaştan sonra içeri doğru ilerleyip Urfa, Antakya ve Kudüs'e ulaşıyorlar.
Fatimiler iyice küçülmüş. Hiç bahsetmedim ama Polonya prensliğinin de, Rus prenslikleri ile başından beri
var olduğuna da dikkat edelim. İspanya'da az sayıda Müslüman beylik kalmış. Yine hiç bahsetmemiştim
bir de Venedik deniz devletine dikkat edelim bir müddettir o bölgede bağımsız olarak varlar
ve giderek daha da güçlenecekler.


MS 1130
Haçlılar, Urfa ve Tripoli'de kontluk, Antakya'da prenslik, Kudüs'te krallık kurmuşlar.
Haçlı sınırın hemen dışında Selçuklulara bağlı güçler var. Şam'da bir Müslüman beylik bulunuyor.
Selçuklu İmparatorluğu parçalanmış. Ortadoğu'da görece hakim güç İran Selçukluları.
Esas Selçuklu devletinin merkezi Merv şehri. İtalyadaki şehir  devletlerine de dikkat etmeli mesela:
Pisa, Amalfi ve Napoli.. Anadolu Selçukluları, Haçlılardan sonra güç kaybedince her yerde
Müslüman beylikleri ortaya çıkmış. 

MS 1173
Cumhuriyet nitelemesiyle isimlendirilmiş olan Novgorod'a dikkat edelim.  Çünkü o dönemde
istisnai bir durum bu. Elbette İtalyan şehir devletleri hariç. Novgorod, Rus prensliği ile mücadele edecek
ve sonunda kaybedecek. Kuzeyin, ticaret sayesinde öne çıkan şehirlerinden biri. Norman Krallığı, İngiliz  Krallığı
adını almış. Galler bölgesinin (Welsh) her zaman ayrı durduğunu da not edelim. İngiltere, Fransa'dan önemli
miktar da toprak da elde etmiş. Yine sözünü etmediğimiz Bohemya krallığına dikkat edelim. Bu krallık günümüz
Çekya'sının öncü devletidir. Murabıt halifeliği yıkılmış yerine Muvahhidler (Almohad) halifeliği kurulmuş.
 Ortadoğu'ya gelince; Zengiler Devleti (Zangid) kurulmuş, Fatimiler bunun sonucu olarak ortadan kalkmış.
Antakya Prensliği, Bizans'ın yönetimine girmiş, Urfa Kontluğu, Zengilerin eline geçmiş.  Haçlıların elinde
Tripoli Kontluğu ve Kudüs Krallığı kalmış. Normanlar, Sicilya ve Güney İtalya'da bir krallık kurmuş.


MS 1212
Yine büyük siyasal değişimler dönemi... Haritada 1204 yılında başlayan 4. Haçlı Seferi'nin sonuçlarını
görüyoruz. Bizans; Balkanlar, Trakya ve İstanbul'u kaybediyor. İznik ve Trabzon'da iki tane Bizans devleti
ortaya çıkıyor. Bizans'ın yerini Latin İmparatorluğu almış. Bizans'ın yok olması Bulgaristan'ın yeniden
ortaya çıkmasını sağlamış. Sırplar prenslik kurmuş. Orta Anadolu'da hala Rum Selçukluları hakim.
 Zengilerin yerine Eyyubiler Devleti kurulmuş. Onlar, Mısır dahil egemenlik alanınını Kafkaslara kadar genişletmiş.
Haçlı devletleri Doğu Akdeniz kıyılarına hapsolmuş durumda (Antakya-Tripoli Prensliği, Kıbrıs ve Acre Krallığı).
Bizans yıkılınca bu sefer Kilikya bölgesinde bir Ermeni Krallığı ortaya çıkmış. Kudüs Krallığı, Eyyubilerin eline geçmiş.
Abbasi Halifeliği, Bağdat ve civarında daha çok sembolik olarak varlığını sürdürüyor. Alamut Kalesi hala yerinde.
Norman Krallığının adı Sicilya Krallığına evrilmiş. İspanya'da giderek güçlenen eskiden beri bildiğimiz krallıklar var.
Fransa bir kısım topraklarını geri almış. Germen İmparatorluğu varlığını aynen sürdürüyor. Yalnız görünüşe
aldanmayalım bu imparatorluk da krala bağlı parçalardan oluşuyor. Bunu haritada göremiyoruz. Ortaçağ'da
bu kadar net bir merkezi hakimiyetten söz edilemez. En ilginç gelişmelerden biri Bosna'nın ortaya çıkışı.
Bunların da Macarlar gibi Katolik olmadığını Hristiyanlığın, heretik koluna bağlı olduklarını not edelim (Bogomiller). 

MS 1212
Dinlerin dağılımı ve yönetim merkezleri
İstanbul, Latinlerin elinde olduğu için Papa'ya bağlanmış, Ortodoks Kilisesinin başı olarak İznik Patrikliği
işlevsel görünüyor (Ekümenik Kilise, eşitler arasında birinci kilise vb.). Haçlı seferleri sonucunda
Katolik dünyası genişlemiş. Balkanlarda Ortodoks olarak kalanlar Sırplar ve Rum despotlukları... 

MS 1212
Ticaret Yolları ve Merkezleri
Yeniçağ'a çok var ama yaklaşıyoruz. Bunun ipuçlarını haritada görmek mümkün. İtalya'da çok sayıda
şehir devleti ortaya çıkmış, bunlar ticaret yapan ve bu sayede zengin olan, bugün de var olan şehirler.
50.000 ve üzeri nüfuslu üç şehir var: İstanbul, Kahire ve Bağdat. İstanbul'un her zaman listede olduğunu da
hatırlayalım. Bazı şehir isimleri ilk kez karşımıza çıkıyor: Londra, Paris, Cenova vb. Nitekim Cenova,
Ceneviz devletinin merkezi şehri. Haritada, Venedik ve Ceneviz devletlerinin ana ticaret yolları da gösterilmiş.
Avrupa'da şehirler deniz ticaretinin yapıldığı yerlerde veya yakınlarında gelişiyor. Ticari ürünlerde
çeşit artmış. Önceki haritalarla karşılaştırılarak bunları bulunuz.


MS 1230
Haritada Kılıç Şövalyeleri (Knights of the sword) olarak ismi geçen tarikatın diğer adı Livonyalı Kılıç Kardeşleridir.
Bu tarikat Haçlı Savaşları sırasında yani 1100 ile 1300 yılları arasında ortaya çıkan 12 dini şövalyelik emrinden biri ve
Alman kökenli bir tarikattı. Riga başpiskoposu Albert tarafından, 1202'de kurulmuş bu askeri tarikatı
Papa III. Innocentius, 1204'te kutsamış ve tarikat üyeleri "savaşçı rahipler" olarak tanınmıştı. Haritada Töton
Şövalyeleri de (Teutonic) gösterilmiş. Dönemin en önemli değişikliği Moğolların gelişidir. Bu fetih ve yağma
saldırıları da siyasi haritaların değişmesine neden olacak. İstanbul hala Latinlerin elinde.

MS 1278
İran ve Irak'ta Moğolların bir kolu olarak İlhanlılar Devleti (Ilkhanate) ortaya çıkmış. Çağatay (Jagatai) Hanlığı'ndan
 gelen güçler İran üzerinden batıya doğru saldırılarına devam ediyor. 1258 yılında Bağdat'ı alıp Abbasi Halifeliğine
son veren de bu saldırılar. İznik imparatorluğu (Nicaea, Bizans) tekrar bir kısım eski topraklarını geri almış.
İstanbul da dahil. Trabzon Rum imparatorluğu (Trebizond) varlığını sürdürüyor. Mısır'da, Eyyubilerin yerine yeni bir
devlet kurulmuş: Memluklar (Mamluk) Hazar'ın kuzeyinde yine Cengiz imparatorluğunun bir parçası olarak
Altın Orda Devleti (kurulmuş. Bu hanlık, doğu ve orta Avrupa'ya seferler düzenliyor, başarılı olduğunu
genişlettiği topraklardan anlıyoruz, çünkü o zamanın başarı ölçüsü buydu. İngiltere ve Fransa arasında
siyasi mücadele var. Fransa, İngiltere'ye bağlı yerlerin bir kısmını  geri almış. İngiltere, İrlanda'nın doğu kesimini
işgal etmiş. Töton Şövalyeleri kendine bağlı alanları genişletmiş. Kastilya İmparatorluğu çok büyümüş ve
Granada'da sıkışmış bir Müslüman devlet dışında Müslümanlara ait bir toprak parçası kalmamış.
Muvahhidler de yıkılmış.  Aragon Krallığı da büyüyor. Papalık devleti yeniden ortaya çıkmış. 

MS 1346
İlhanlıların egemenlik sürdüğü topraklara hanedanlığa bağlı (Eratnaoğulları vb.) ve bağlı olmayıp da
mücadele eden rakip güçler  (Celayiroğulları, Timur vb.) var. Anadolu'nun orta ve batısında beylikler ortaya çıkmış.
2 numarayla gösterilen beylik Osmanoğulları. Bizans'ın elinde İstanbul, Balkanların bir kısmı ve Trakya kalmış.
Gerek Venedik gerekse Cenevizliler,  Ege ve Akdenizdeki kıyı ve adalarda kendilerine bağlı koloniler oluşturuyorlar.
Haçlılardan geriye bir şey kalmamış. Sadece Kıbrıs krallığı ve Rodos şövalyeleri varlığını sürdürüyor. Galler
ortadan kalkmış, İngiliz krallığına bağlanmış.


MS 1346
Dinlerin dağılımı ve yönetim merkezleri
İstanbul yeniden Ortodoks Hristiyanların "merkezi" kilisesi olmuş. Katolik dünyanın
yönetim merkezi değişmiş, yeni yer: Avignon.


MS 1346
Nüfus yoğunluğunu gösteren harita
Buna göre Fransa ve İtalya'da nüfus yoğunlu diğer yerlere göre oldukça fazla.

MS 1346
Rönesans, Keşifler ve diğer bir deyişle Yeniçağ'ın şafağındayız. Aslında Rönesans'ı kimi yazarlar
14. yüzyılda başlatır ama genel kabul 15. yüzyılın ikinci yarısından itibarendir. Keşifler dönemi de öyle.
Nüfusu 50. 000'in üzerinde çok sayıda şehir ortaya çıkmış: İstanbul, Tebriz, Kahire, Floransa, Cenova,
Milano, Venedik, Paris ve Ghent. Ticareti yapılan ürünler zenginleşmiş, çeşit artmış. Akdeniz
ticaret yolları kuzey ticaret yolları ile birleşmiş. Deniz yolu ve buradan yapılan ticaret çok canlı.
Kara yolları için aynı durumu söyleyemiyoruz. 

MS 1346
Veba'nın yayılım haritası
Avrupalıların Kara Ölüm dediği Veba, görüldüğü gibi 1346 yılında Saray ve civarında ortaya çıkıyor.
Haritada ticaret yolları üzerinden nasıl dağıldığını görebiliyoruz. 

MS 1361
Osmanlı Beyliği, Marmara bölgesine yayılmış, İlhanlıların yerine Celayiroğulları geçmiş, bu durum
beyliklerin bağımsız davranmasını veya otorite olduklarının ilanını kolaylaştırıyor.  Doğu Anadolu
civarında Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletleri var. Bizans imparatorluğu çok küçülmüş. Altın Orda Hanlığı
hala yerinde, bu arada Moskova prensliğine ve komşusu Novgorod'a dikkat edelim. Hapsburg hanedanı
tarafından yönetilen Avusturya'nın da siyasi bir güç olarak ortaya çıktığını fark edelim. İngiltere ve Fransa
arasında toprak savaşları  devam ediyor, İngiltere yine önemli bir miktarda toprağı kendine katmış.
Aragon krallığının da denizlerde nasıl geliştiğini görüyoruz.



MS 1401
Fransa, Germen İmparatorluğu aleyhine geliştiği gibi başka bölgelerde de atakta. Örneğin Cenova'yı
himayesine almış. Burgonya Düklüğü yeniden ortaya çıkmış, En büyük değişim Osmanlı Devletinde:
Istanbul, Trakya ve Balkanları ya doğrudan kendine katmış ya da himayesi altına almış. Doğuda Fırat nehrine
kadar dayanmış. Doğuda gelişen yeni bir güç var: Timur'un Devleti. Litvanya Dükalığı genişlemeye devam ediyor.
Töton Şövalyeleri hala etkin ve güçlü.


MS 1430
Kalmar Birliği'nden söz etmek gerekirse; Bu birlik gelişen Alman egemenliğe karşı  İsveç, Norveç ve
Danimarka tarafında kurulan siyasi bir birliktir (Vikingler) Birliğin etki alanı; İzlanda, Finlandiya ve
Grönland'ı da kapsıyordu. İngiltere ve Fransa çekişmesi devam ediyor bu sefer de İngiltere deniz ötesi
komşu bölgeyi ele geçirmiş ve devletin ismini Fransa ve İngiltere Krallığı olarak değiştirmiş. Aragon Krallığı
Sicilya'yı da alarak Akdeniz'de egemenlik kurmaya başlamış. Portekiz Krallığında değişen bir şey  yok
ama onun da Cebeli Tarık Boğazı'nın Afrika kıyısındaki Septe'yi (Ceuta)  kendine bağladığına dikkat edelim.
Bu Portekiz deniz imparatorluğunun, deniz aşırı sömürgeciliğinin  ilk adımı olarak sayılır.
Burası bugün İspanya'ya bağlıdır. Cenevizliler, Karadeniz kıyılarında koloni oluşturmaya devam ediyorlar.
Haritada Candaroğullarının yanında görünen yer Amasra Kolonisi. En büyük değişim Osmanlı devletinde.
Doğudaki bütün topraklarını kaybetmiş onun yerine eski Anadolu beylikleri yenden kurulmuş. Bunun nedeni;
Yıldırım Bayezid'in 1402'de Timur'a yenilmesi.


MS 1483
Harita Fatih dönemi sonundaki Osmanlı İmparatorluğu'nu da gösteriyor. İstanbul fethedilmiş,
Kırım, Karadeniz ve Balkanlara hakim olmuş. Doğup Anadolu ve İran, Irak Akkoyunlular Devleti'nin elinde.
Altonorda Hanlığı bir kaç parçaya ayrılmış: Kırım Hanlığı, Astragan Hanlığı, Kazan Hanlığı.. Timurlular
ana bölgelerine çekilmiş (Semerkant), Moskova Prensliği ortaya çıkmış, Polonya ve Litvanya birleşince
büyük bir devlet ortaya çıkmış.  İsveç, kral naipliği görevini sürdürüyor (Kalmar Birliği), Burgondlara bağlanan
Hollandayı da haritada görüyoruz. Burgondlar bu devirde, evlilik, haciz, soy bağlarını kullanarak
geniş ve zengin bir alana egemen olacaklar. İngiltere, Fransa topraklarından tamamen çekilmiş.


MS 1483
Dinlerin dağılımı ve yönetim merkezleri
İstanbul fethedildiği için burası Ortodoksların ana yönetim
merkezi olmaktan çıkmış. Bu andan itibaren Ortodoks kiliseleri bağımsız hareket edecekler.
Şu anda da bir merkezi kilise (ekümenik) tarafından yönlendirilmezler. 

MS 1483
Şehirler ve Ticaret Yolları
Nüfusu 50. 000'i aşan şehirlere Napoli de katılmış. Şehir sayıları artmış, yeni liman şehirleri ortaya çıkmış.
Özellikle Kuzey İtalya, Belçika-Hollanda bölgesi bu açıdan dikkati çekecek kadar gelişmiş. İspanya'da da yüksek
nüfuslu şehirlerin  ortaya çıktığını görüyoruz. Şehirleşme Kuzey Afrika'ya  doğru genişlemeye başlamış.
Ticaret yolları Akdeniz ve Atlas Okyanusu kıyılarında eskisinden daha canlı olarak sürdürülüyor. 

Genel Harita
Burada önemli bölgeler, fiziksel özellikler, yapılan belli başlı savaşlar vb. hepsi bir arada gösterilmiş.

Anahtar Harita

Anahtar Harita



Kaynak: Colin McEvedy, The Penguin Atlas of Medieval History, 1976 (Birinci Baskı 1961)

Metin bana aittir. DK

Yardımcı Haritalar

..
EK 1: 8. 9. yüzyılda Avrupa'da yaşayan Slav Kabileleri ve diğer halklar











..






















..