mitoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mitoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Kasım 2021 Çarşamba

13 Yaşında Antik İskit Savaşçısı Olan Bir Kız Mezarı Ortaya Çıkarıldi

13 Yaşında Antik İskit Savaşçısı Olan Bir Kız Mezarı Ortaya Çıkarıldi



13 Yaşında Antik İskit Savaşçısı Olan Bir Kız Mezarı Ortaya Çıkarıldi

Yeni Dna Analizi, Antik İskit Savaşçısının 13 Yaşında Bir Kız Olduğunu Ortaya Çıkardı

Antik tanrılar, savaşçılar ve kralların olduğu bir zamanda , savaşçı kadınlar kabilesinin hikayesi  Yunan Mitolojisinde yer almaktadır. Tanrıların kızları olduğu söylenen, Anadolulu

1 Kasım 2021 Pazartesi

Anunnakiler, İnsanları yarattılar ve dünyayı terk ettiler

Anunnakiler, İnsanları yarattılar ve dünyayı terk ettiler



"Bazı araştırmacılar Anunnakilerin bu dönemde dünyaya döneceklerini düşünüyor. Sümer mitolojisinde Anunnaki, Dünya’ya gelen ve sonunda insan ırkını yaratan iyi ve kötü tanrı ve tanrıçalar grubuydu. Dünya çapında birçok yazar tarafından Anunnakilerin dünyaya gelmiş olduğuyla ilgili sayısız kaynak toplandı. Antik bir geçmişte dünyaya gelen Anunnakiler,
Anunnakiler,Kimdir ne yaptılar, Tarih neden görmezden geliyor

Anunnakiler,Kimdir ne yaptılar, Tarih neden görmezden geliyor



"Sümer metinlerinde bulunan Anunnakiler gerçeği ve Sümer mitolojisinin görmezden gelindiği iddiaları son dönemlerde sıkça dile getiriliyor. Yunan ve Roma mitolojilerinin kaynağını oluşturan Sümer metinleri daha eski bir tarihe sahip olmalarına rağmen oldukça zengin bilgilerle dolu. Sümer metinlerinde

17 Ekim 2019 Perşembe

Süryani Metinlerinde Geçen İskender Efsanesi

Süryani Metinlerinde Geçen İskender Efsanesi

Dilara Kahyaoğlu
2012
Efsane Deyip Geçmeyin...
Fritz Lang'in yönettiği 1924 yapımı Nibelungen filminden bir sahne.
http://www.imdb.com/title/tt0015175/?ref_=md_ph_tt1

Süryanilere (bkz. Süryaniler ve Ermeniler) ait “Süryani Büyük İskender Hıristiyan Efsanesi"nde Hunların  adının geçtiğini görünce şaşırabilirsiniz. Büyük İskender ( 4.yy) ile Hunların (4. -5. yy) Avrupa’da görülmesi arasında yaklaşık yedi yüz yıllık bir zaman farkı var. Ama bu iki ismin aynı anlatıda yan yana gelmesinin, eğer efsaneler söz konusu ise; imkânsız olmadığını biliriz. Adı üstünde, efsane işte…

Adı geçen efsanede şunlar anlatılır :

Muhteşem seferleri sırasında İskender’in yolu Ermenistan’a düşer Muşaş Dağını aşarak, Bahl-Lepta ovasına varır. Ovanın etrafı büyük aşılmaz dağlarla kaplıdır. Ova halkı İskender’i karşılamaya koşar, aralarında tüccarlar da vardır. Onlar İskender’e şöyle derler: Ey İskender, sayende burada huzur içinde yaşıyoruz etrafımızdaki dağları henüz aşmayı başaran olmadı ama duyduk ki dağların ötesinde Hunlar yaşamaktaymış, onların krallarının Ye’cüc, Me’cüc gibi Yafes oğullarının kralları oldukları söyleniyor.”

Daha sonra İskender’e Hun krallarının listesini sunarlar. Listede birçok isim vardır. İşte Hun krallarına ait en eski listelerden biri budur. Onlar o sırada Hunlara liderlik eden kişilerin isimler miydi gerçekten? Efsaneler ne kadar gerçeği barındırır?
Kavimler Kapısı ve Daryal Geçidi

Hikâye şöyle devam eder;

Yecüc ve Mecüc (bkz. Yecüc Mecüc) isimlerini duyan İskender çok şaşırır (çünkü bunlar Apokalipsis’e ve Hezekiyal peygambere ait apokaliptik bir kehanete göre insanoğlunun başına bela olacak bir nesildir, kıyamet habercileridir). İskender, hemen üç bin demirci ve çilingir ile üç bin bakırcıyı görevlendirir. Onlara on iki dirsek yüksekliğinde, dokuz dirsek genişliğinde muazzam bir kapı yaptırır. Demir ve bakırla bu kapıyı, dağdaki Daryal Geçidi’ne yerleştirir. İskender’in amacı; Hunların güneye inerek memleketleri tahrip ve İskenderiye kütüphanesi ile arşivinin yağma edilmesini önlemektir. Bu arada İskender, Hunların kapıyı geçecekleri, Romalılarla, İranlıların topraklarını işgal edecekleri ve sonra geri dönecekleri kehanetinde de bulunur, üstelik bu kehaneti kapının üzerine de yazdırır. Kehanet bununla da bitmez Hunlar sonra tekrar geri gelecek, işte o zaman Arz titreyecek ve Allah’ın emriyle dünya üzerinde hüküm süreceklerdir.

Zülkarneyn anlatısında geçen, Zülkarneyn'in Yecüc ve Mecüc'ü engelleyecek bir set inşa ettirmesini betimleyen,
16. yüzyıldan kalma bir Fars minyatürü. Zülkarneyn'i İskender olarak düşünen yorumcular vardır.
Minyatürde Zülkarneyn, boynuzlu olarak gösterilen kişidir.
Kapı iki kere aşılacaksa o zaman kapının anlamı neydi diye aklımıza bir soru takılabilir. Efsaneler de; diller, canlılar gibi yaşar. Zamanın olaylarından etkilenerek değişir, içine yeni ögeler katılır, çok çok eski bir efsane ise; artık ilk halini tahmin etmek bile zordur. Efsaneler işin başında sözlü kültür içinde doğar, dilden dile anlatılarak çoğalır, yayılırlar. Sonra birileri bu sözlü malzemeleri (masal, efsane, destan, balad vb.) yazıya geçirir işte o anda dolaşımda olan sözlü versiyonlardan biri kaydedilmiş olur. Yazılı versiyon o haliyle saklanır, günümüze kadar ulaşır veya ulaşamaz… Ama bu durum farklı yazılı versiyonların üremesine engel değildir. Böylece aynı efsanenin farklı yazılı versiyonları da zaman içinde ortaya çıkar. Bir versiyonun kendi içinde veya versiyonlar arasında çeşitli tutarsızlıklar da görülebilir. Ama konunun uzmanları çeşitli yöntemlerle bunları çözümlemeye çalışır.

Yukarıdaki örneğe dönecek olursak İskender efsanesinin ilk halini ve ne zaman, neden doğduğunu bilmiyoruz. İlk halinde o zamanın “barbarları” (bkz. Barbarlar) İskitlere karşı  İskender’in kuzeye yani Kafkaslara koruyucu bir kapı diktirdiğinden bahsediliyor olabilir.  Ama elimizdeki versiyon apokaliptik inançlardan etkilenen bir metindir. Apokaliptik unsurlar, sonradan efsaneye eklenmiştir. (bkz. Apokalisis, apokaliptik)

Efsane şu noktada gerçekleri yansıtmaktadır: Hunlar isminde bir halk vardır ve onlara önderlik edenler bulunmaktadır (kralların listesi) ve 4.yüzyılda ilk kez Kafkaslardan güneye inmişler (363-373) Ermenistan’ı geçerek Urfa’ya kadar gelerek buraları talan etmişlerdir. Girdikleri bölgede yazılı kültüre sahip olan halklar Ermeniler ve Süryaniler olduğu için bugün elimize geçen çok az sayıdaki kayıtlardan Hunlarla ilgili ilk bilgileri böylece öğreniyoruz. Tarihsel kayıtlar bunlarla sınırlı değildir esas bilgi aldığımız kaynaklar Romalılara aittir çünkü Kavimler Göçü (bkz. Kavimler Göçü) sonrasındaki süreçte Hunların ve diğer kavimlerin ilişkide olduğu iki devlet vardı: Doğu (Bizans) ve Batı Roma. (Bkz. Batı Roma’nın Çöküşü).
İskender'in gerçekten de boynuzu vardı. Boynuzlu İskender efsaneleri bu
olgudan, paranın üzerindeki görüntülerden kaynaklanmış olabilir mi? Mümkün. 
Görselin Kaynağı: Tanrılar, Mezarlar ve Bilginler

Boynuzlar bu resimde daha net görünüyor




Bu yazıyı hazırlarken esas olarak şu kaynaktan yararlandım:
Attila ve Hunları, Gyula Nemeth, DTC Fakültesi Yayınları, 1982, içinde Sandor Eckhardt'ın makalesi. s: 53-55,

Kaynak belirtilmeden kullanılamaz

22 Mart 2019 Cuma

Sümer Yaratılış Mitosları

Sümer Yaratılış Mitosları


S. H. Hook


Sümer[1]Yaradılış[2] Mitosu

Temel mitosların Sümerli biçimiyle bulduğumuz ikincisi[3], çok geniş bir alana yayılmış olan Yaradılış mitosudur. Burada, eskiçağ (antik) yaradılış  mitoslarından  hiç  birisinde,  ex  nihilo  (hiç  yoktan) yaratış  kavramıyla  karşılaşmadığımızı  belirtmeliyiz.   Tüm  eskiçağ, mitoslarında yaratış, başlangıçtaki kargaşa (kaos) durumuna bir düzen verme eylemi olarak görünür. Asur-Babil malzemesini incelemeye başlayınca, kozmogoni mitosunun (evrenin oluşumu mitosunun) burada tek bir ana biçimiyle, ünlü Enuma Eliş ile, günümüzde genellikle kullanılan adıyla söylemek gerekirse, "Yaradılış Destanı" biçiminde bulunduğunu göreceğiz. 

Ancak Sümer malzemesinde Asur-Babil yaradılış mitosunun dengi olan bir şeyle karşılaşılmaz. Profesör Kramer, Sümer kozmogonisinin çeşitli orijin mitoslarından derlenerek toparlanması gerektiğini göstermiştir ve aşağıdaki anlatıma[4]onun bu yoldaki araştırmalarına dayanmaktadır. Bununla birlikte, Kramer, Sümerce bilgimizde büyük boşlukların bulunduğunu ve Sümer mitoslarının üzerlerine yazılmasıyla zamanımıza kalabilmeleri sağlanan tabletlerin birçoğunun kırık ve eksik olduğunu anımsatmaya özen gösterir. Böyle olunca, Sümerce bilgimizin bugünkü durumuyla, Sümer mitolojisinin parçaları birbirine tutarlı olarak bağlanmış bir anlatımını vermemizin olanağı bulunmamaktadır.
Bu gerçekten de güzel olan görseli dikkat çekmek amacıyla buraya aldım !
Bu Sümer silindir mühründe geleneksel kayıklarla ulaşılabilen deniz/su kenarında
bir kapı görünüyor. Bu yerin/şehrin Eridu olduğu bu yapının da Enki'nin Evi veya tapınağı olduğu iddia ediliyor.
Mühür British Museum'da BHRN31 numarasıyla kayıtlıymış.
Ben online olarak araştırdım ama bulamadım. Benim için doğrulanmamış bir görseldir.
Görsel tek bir kaynaktan yayılmış (yukarıdaki link) DK


Anlatış kolaylığı sağlaması bakımından Sümer Yaradılış mitosları, "evrenin kökeni", "evrenin düzene konması" ve "insanın yaradılışı" olarak üç başlık altında toplanabilir.

Evrenin Kökeni: Sümer tanrılarının bir listesini veren bir tablette, adı "deniz" için kullanılan ideogramla[5]yazılan tanrıça Nammu, "Gök'ü ve Yer'i doğuran ana" olarak betimlenir. Öteki mitoslardan, gökyüzünün ve yeryüzünün, başlangıçta, tabanı yer, tepesi gök olan bir dağı oluşturdukları anlaşılıyor. Gök, tanrı An; Yer, tanrıça Ki olarak kişileştirilmiştir; onların birleşmelerinden de hava-tanrıEnlil doğmuştur; Enlil ise Gök ile Yer'i birbirinden ayırmış, evreni gökle yerin birbirinden hava ile ayrıldığı bir varlık biçimine sokmuştur. Sümer mitolojisinde ilksel denizin kökeni hakkında ise herhangi bir açıklama verilmemektedir.

Evrenin Düzenlenmesi: Yaradılış motifinin evrenin düzene sokulmasıyla ilgili yönü, göksel cisimlerin ve Sümer uygarlığının çeşitli öğelerinin nasıl var olduklarını açıklayan birçok mitos ile anlatılmıştır. Söz konusu mitoslardan ilki, ay-tanrı Nanna'nın, ya da öteki [Sami] adıyla Sin'in doğuşuyla ilgilidir. Ayrıntıları açık değildir ve ileride edinilecek bilgiler bunlarda değişiklikleri gerektirebilir; bununla birlikte, mitosun ana çizgisi, Sümer panteonunun yüce tanrısı olan, sunağı Nippur kentinde bulunan Enlil'in tanrıça Ninlil'e tutulması ve bu tanrıça, Nunbirdu Irmağı'nda yelken açmış seyrederken onun ırzına geçmesi doğrultusunda gelişir. Enlil bu ağır suçundan dolayı  yeraltı  dünyasına sürülür;  ama karnı  iyice şişmiş olan Ninlil geride bırakılmayı kabul etmez ve Enlil'in ardından ölüler dünyasına gitmeyi isteyip bu isteğinde direnir. Böyle bir durum, Ninlil'in çocuğu ay-tanrı  Nanna'nın,  göklerin  ışığı  olmak  yerine,  karanlık  ölüler dünyasında doğmasına yol açınca, Enlil, Ninlil'in ölüler dünyasının üç tanrısal   varlığının   annesi   olmasını,   onların   Nanna yerine bırakılmalarını sağlayarak, Nanna'nın göğe çıkmasına olanak verecek karışık bir plan hazırlar. Bu ilginç ve daha önce varlığından haberli olmadığımız mitosun, daha önce sözünü ettiğimiz Tammuz-İştar mitosunun uğradığı değişikliğin bir ipucunu verdiği açık. Tammuz ayinlerinde "Enlil" sözünün sık sık Tammuz'un sanı olarak yer aldığını ve aynı biçimde İştar için "Ninlil" adının kullanıldığını görürüz; öyle ki, İnanna'nın ölüler dünyasına inişine ilişkin Sümer mitosunun en eski biçiminde açıklanmadan bırakılmış olan iniş nedeni, İştar'ın yeraltı dünyasına inişinde, ay-tanrı Nanna'nın doğuşuyla ilgili bu mitosda bir açıklamaya kavuşmaktadır.

Sümer panteonunda ay-tanrı Nanna, öteki adıyla Sin, tanrıların en büyüğüydü ve güneş-tanrı Utu, Nanna ile eşi tanrıça Ningal'in çocuğu sayılıyordu. Daha sonraki İbrani kozmogonisinde bu durum tersine çevrildi ve klasik çağ mitolojisinde olduğu gibi, güneş ışık saçan tanrıların en büyüğü konumuna gelirken, ay, bir tanrı değil tanrıça sayıldı.Sümerliler, Nanna'nın bir gaffeh, yani Fırat üzerinde ulaştırmacılıkta kullanılan yuvarlık kayık içinde, kökenleri açıklanmış olmayan yıldızlar ve gezegenler eşliğinde yolculuk ettiğine inandılar.

Enlil gökyüzünü yeryüzünden ayırdıktan sonra ve göklerin aydınlanması, [ay-tanrı] Nanna [güneş-tanrı] Utu ile öteki gezegenler ve yıldızlar tarafından sağlandıktan sonra, sıra, evrenin yeryüzü bölümünün düzene sokulmasına gelmişti ve yeryüzü düzeninin çeşitli öğeleriyle ilgili çeşitli mitoslar geliştirildi. Pek de mantığa uygun olmayan bir biçimde, tanrıların kentlerinin ve tapınaklarının, evrenin düzeninin kurulmasıyla ilgili çeşitli tanrısal etkinliklerin sonuna konan "insanın yaratılması" olayından önce var oldukları düşünüldü. Bitkiler dünyası, sığırlar, tarım araçları ile uygarlığın çeşitli zanaatları, Enlil'in buyruklarını yerine getiren küçük tanrılar eliyle dolaylı olarak var edilmiş olsalar da, Enlil'in bunların asıl yaratıcısı olduğuna inanıldı. Yeryüzüne sığır ve tahıl sağlamak için, Babilonyalı bilgelik tanrısı Ea[6]'nın önerisiyle, Enlil iki küçük tanrı olan sığır-tanrı Lahar ve tahıl-tanrıça Aşnan'ı, tanrılara yiyecek ve giyecek sağlamaları amacıyla yaratır[7]. Mitosda bunların yeryüzünde yarattıkları bolluk anlatılır; ne var ki şarap içip sarhoş olan bu iki küçük tanrı, tartışmaya, kavgaya başlayarak görevlerini unuturlar; öyle ki, tanrılar gereksinimleri olan şeyleri elde edemez olurlar. İnsan, işte bu duruma bir çare  bulmak  için  yaratılır.  Aşağıdaki  dizeler,  mitosun  Lahar  ve Aşnan ile ilgili bölümünün Kramer tarafından yapılmış çevirisidir:

O günlerde, tanrıların yaratış odasında,
Onların Dulkug evinde Lahar'a ve Aşnan'a biçimleri verildi;
Lahar ve Aşnan'ın yapılışında;
Dulkug Anunnaki'si[8] yediler ama doymadılar;
Katkısız koyun sütlerini... ve iyi şeyleri,
Dulkug Anunnaki'si içtiler, ama kanmadılar;
Katışıksız koyun sürülerinin sağlayacağı iyi şeyler hatırına
İnsana nefes verildi.

Yiyecek ve giyecek sağlanmasıyla ilgili mitoslar yanı sıra uygarlığın öteki öğeleriyle ve evrenin düzene, sokulmasına ilişkin öteki öğelerle ilgili çeşitli mitoslar da vardır. Büyük bir bölümü bugüne dek aydınlatılamamış uzun bir şiirde, "kazma"nın Enlil tarafından yaradılışı ve bu değerli aracın evlerini ve kentlerini kurabilmeleri için, “kara başlı halk”a[9]armağan edilişi anlatılmaktadır. Bir  başka  mitosda,  Enki'nin  Sümer'e  uygarlığın  gerekli  öğelerini sağlamak   için   yaptıkları   betimlenmektedir.   Bu   mitos,   Enki'nin, Sümer'den  başlayarak,  tanrıların  evrene  düzen  getirmeleriyle  ilgili yaratıcı   etkinlikleri  anlamına  gelen  Sümerce  terim  ile  "yazgıları saptayarak", dünyanın çeşitli bölgelerini nasıl  dolaştığını anlatmaktadır. Bu yolda Enki, önce Ur kentine, oradan, olasılıkla Mısır'ı belirtmek için kullanılan [işaret ile, ad ile] Meluhha'ya, sonra, içlerini balıklarla doldurduğu Dicle ve Fırat ırmaklarına gider ve daha sonra Basra Körfezi'ne uğrar. Uğradığı tüm bu ülkelerin üzerlerine, onların yönetimini üstlenecek birer tanrı ya da tanrıça atar. Bu ilginç mitosun Kramer tarafından yapılmış çevirisinin bir pasajı bize, Enki'nin söz konusu uygarlaştırıcı etkinliklerinin neler olduğunu gösterecektir:[10]

O (Enki)[11]a sabanı ve boyunduruğu sürdü;
Büyük Prens Enki öküzleri..,
Katışıksız ürünlere haykırdı,
Sağlam duran tarlada tahıl yetiştirdi;
Ovanın efendisi[12]kıymetli taşı ve süsü,
Enlil'in... çiftçisi [Enki]
Enkimdu'ya, tanrısı olduğu kanalların ve setlerin
bakımı görevini verdi.
Efendi sağlam duran yeri çağırdı, ona çok tahıl ürettirdi.
Enki onun küçük ve büyük taneli fasulyelerini
çıkarmasını sağladı...
... tahılını ambar için öbek yaptı.
Enki ambara ambar kattı,
Enlil ile birlikte, O ülkede bolluğu artırır;
Kafası.. . [şöyle] yüzü... [böyle] olan
Ülkenin kudreti, karabaşlı halkın sarsılmaz desteği,
Herşeye güç veren
... hanımefendi [tanrıça] Aşnan'ı
Enki görevlendirdi.

Enki daha sonra kerpiç-tanrı Kabta'yı, kazma ve kerpiç kalıbı işlerinin başına getirir. Temeller atar ve evler kurar ve onları "Enlil'in büyük yapıcısı" Muşdamma'nın yetkisi altına koyar. Ovayı bitki ve hayvan yaşamıyla doldurur ve üzerine "dağın kralı" Şumugan'ı görevli bırakır. Ve son olarak Enki, koyun ağılları ve ahırlar kurup, onları koyun çobanı çoban-tanrı Dumuzi'nin yönetimi altına verir.

Evrenin örgütlendirilip düzene konmasıyla ilgili olup üzerinde duracağımız son mitos, tanrıça İnanna'nın, öteki adıyla İştar'ın yaptıklarıyla ilgilidir. "Yazgıların saptanması" deyişinin anlamını daha önce açıklama fırsatı bulmuştuk. Babilonya mitoslarını incelemeye başlayınca ise, "yazgıların tableti" adı verilen bir nesnenin birçok mitosda önemli bir yerinin olduğunu göreceğiz. Tanrının sayılan niteliklerinden biri, bu tablete sahip olmaktı ve bu tabletlerin çeşitli nedenlerle çalındığını ya da zorla ele geçirildiğini okuruz. Bunlara sahip olan tanrı, evrenin düzenini denetleme gücüne de sahip oluyordu. Şimdi ele alacağımız mitosda İnanna, uygarlığın nimetlerini kendi kenti Erek'e sunmak istemektedir. Bu isteğini gerçekleştirebilmek için, tanrıçanın mi[13]denen şeyi elde etmesi gerekmektedir; ki, bu, Akadca'da "yazgı tabletleri" denen şeye sahip olmakla kazanılan aynı gücü  anlatan  Sümerce  bir  sözcük  olsa  gerek.  

Mi'ler  bilgelik  tanrısı Enki’nin elindedir.  nedenle İnanna, Enki'nin oturduğu yere, tatlı suların derinliği olan Apsu’daki evinin  bulunduğu kente, yani Eridu'ya gider.  Enki, kızını konukseverlikle karşılar ve onun için büyük  bir şölen verir. Şaraptan[14]mest olunca kızına mi'leri,  yani  Kramer'in deyişiyle “Sümer kültür biçiminin temelini oluşturan “ tanrısal kararları  da dışarıda bırakmaksızın, ne isterse armağan edeceğine söz , verir.  Mitosda  Sümer  uygarlığını oluşturan yüzün  üzerinde  öğenin bulunduğu  bir  liste  verilir.  İnanna  bu  armağanları  sevinerek  alır  ve onları barkasına,[15] "göklerin teknesi"ne yükleyip Erek'e doğru yelken açar.  Enki sarhoşluktan ayılıp kendisine gelince, mi’lerin her zamanki yerlerinde bulunmadıklarını anlar. Mi’lerin konduğu yerle ilgili sözler, bunların tabletler biçiminde olduklarını göstermektedir. Mi'lerin yittiğini anlar anlamaz Enki, habercisi İsimud'u onları geri alması buyruğuyla yollar. Bunu yedi kez yinelediği halde, her keresinde, İnanna'nın daha önce sözünü ettiğimiz veziri olan Ninşubur tarafından engellenir. Böylece tanrıça uygarlığın nimetlerini Erek'e[16]getirir.

Sümer silindir mühründe, "Oturan Tanrı ve Ziyafet Sahnesi"
Buradaki tanrının Enki olduğu düşünülmektedir. Arkada çıplak olarak görülen (?) tanrıçanın İnanna olduğuna inanılır. Tanrı bir masanın önünde oturmakta ve içki içmektedir. Belki de bu sahne efsanelerde anlatılan 100 ME'yi ele geçirmek için Enki'yi sarhoş etmeye çalışan İnanna'yı anlatmaktadır.
Koyu kahverengi steatit taşı (sabun taşı veya talk taşı), 33 x 17 mm, I. Hanedanlık dönemi, MÖ 2900-2700


Buraya dek sözünü ettiğimiz çeşitli mitoslarda, Sümer'in çeşitli kent devletleri arasındaki rekabetin yansıdığı görülmüş olmalı. İnanna'nın Enki'den elde ettiği mi'ler listesindeki ilk maddeler olarak; taç, taht, ve asa gibi egemenlikle ilgili nesnelerin sayılmasından, Sümer'de egemenlik kurma kavgasının, evrene düzen verilmesiyle ilgili mitosların yaratılmasının temelindeki motiflerden birini oluşturduğu sonucunu çıkarabiliriz.

insanın Yaradılışı : Lahar ile Aşnan mitosunun insanın tanrılara hizmet etmesi için yaratılışıyla sona erdiğini az önce görmüştük. Metninin çözülmesi güç ve kopuk durumda olduğu bir başka mitos, insanın nasıl yaratıldığını anlatmaktadır. Söz konusu Sümer mitosu, Babilonya Yaradılış Destanı'nda insanın yaradılışıyla ilgili olarak söylenenlerden azımsanamayacak derecede farklıysa da, her iki mitosdaki anlatım, insanın yaradılış amacı noktasında, yani insanın, toprağı sürüp, tanrıları geçimlerini sağlamak için çalışmak yükünden kurtararak onlara hizmet etmesi için yaratılmış olması bakımından uyuşmaktadır.[17]İlgili Sümer mitosunda tanrılar yiyeceklerini alamadıklarından yakınırlar. 

Tanrıların başları sıkıştığında genellikle başvurdukları tanrı olan bilgelik tanrısı Enki uykudadır; ama ilksel okyanus, tanrıların anası Nammu, onu uyandırır. Enki'nin buyrultularıyla Nammu ile doğum tanrıçası Ninmah, Kramer'in çevirisinde "iyi ve soylu yaratıcılar" olarak nitelenen tanrısal varlıklarların da desteğiyle,"derin suların üzerindeki" balçığı karıp, insanı var ederler. Bu mitosun   üzerinde   yazılı  bulunduğu   tablet  kopuk,   metni  ise çözülmesi güç ve bulanık bir dille yazılmış olmakla birlikte, bazı ilginç ayrıntılar görülebilmektedir. Enki insanın yaratılmasını kutlamak için bir ziyafet verir, Enki ve Ninmah çok şarap içip sarhoş olurlar. Ninmah "derin suların üzerindeki" balçıktan biraz alıp, birinin kısır kadın, ötekisinin hadım erkek olması dışında ne oldukları belirsiz altı farklı insan yaratır. Enki hadımın yazgısının kralın önünde [hizmete] durmak olduğunu bildirir.. 

Mitos, Enki'nin de daha başka şeyler yarattığı eylemlerini betimleyen sözlerle sürer. Akılca ve bedence çelimsiz bir insan yaratır ve Ninmah'dan bu acınacak yaratığın durumunu iyileştirecek birşey yapmasını ister; ancak Ninmah hiç bir şey yapamaz ve böyle bir varlık yarattığı için Enki'yi lanetler. "İnsan" anlamına gelen İbrani sözcüklerinden biri enoş olup, "zayıf”[18]ya da "hasta" anlamına gelen bir sözcük köküdür. İnsanın bu yönü, İbrani şiirinde sık sık vurgulanır; insanın tanrısal amacın evrende kendisine vermeyi düşündüğü yeri dolduramayışı yolundaki İbrani insan anlayışının altında, Sümer mitosunda gördüğümüz bu ilginç öğe yatsa gerek. İleride Babilonya Yaradılış Mitosunun [ilgili Sümer mitoslarından] önemli farklılıklar gösterdiğini ve bunların insanın İbrani açıklaması üzerinde hiç de küçük sayılamayacak etkilerinin bulunduğunu göreceğiz.

S. H. Hooke,Ortadoğu Mitolojisi, Mezopotamya Mısır Filistin Hitit Musevi Hıristiyan Mitosları, (orijinal baskı 1963) Çeviren: Alaeddin Şenel İmge Yayınları 1993, Ankara, s. 24-31




[1]Başlık, İngilizce metinde "The Myth of Creation" (Yaratış Mitosu) biçimindedir. Bunda ve örneğin "Tufan Mitosu"nda olduğu gibi aynı mitosla (elbette farklı versiyonlarıyla) birden çok ülkede karşılaşılabildiği, dolayısıyla aynı içbaşlıkla birden çok bölümde karşı karşıya kalındığı durumlarda, ülke adlarını ayrı ayrı ekleyerek ("Sümer Yaradılış Mitosu", "Mısır Yaradılış Mitosları", "Babilonya Tufan Mitosu", "lbrani Tufan Mitosu" örneklerinde görüleceği gibi) içbaşlıklarda ayırdedici nitelemelere gittim (ç.n.).

[2]b Başlığın İngilizce metindeki biçiminin ("The Myth of Creation") "Yaratış Mitosu" biçiminde çevrilmesi gerekmekle birlikte, evrenin, dünyanın, canlıların, insanın yaradılışı ile ilgili olduğu ölçüde, Türkçe'ye genellikle "yaradılış" olarak çevrilir; dolayısıyla bazen "Yaratış Mitosu", bazen "Yaradılış Mitosu" ile karşıladım (ç.n.).

[3]Birincisi, Dumuzi ile İnanna mitosuydu. DK

[4]İngilizce metinde "account"; bu sözcüğü yerine ve bağlamına göre, bazen "öykü" bazen "açıklama", bazen "anlatım" ile karşıladım (ç.n.).

[5]İdeogram, alfabetik yazıdaki harflerden kurulu sözcüklerden farklı olarak hiyeroglifte, öteki resimyazılarda (piktogramlarda) ve Çin yazısı karakterlerinde olduğu gibi, bir ideyi taşıyan her bir sözcüğün tek bir şekil ile gösterildiği yazı türünün karakterlerinin adıdır (ç.n.).

[6] Enki’den bahsediyor. Bu kitap oldukça eski bir tarihte yazılmış. Enki veya Ea, Sümer tanrısıdır. Kendi kurduğu kent olan Eridu’da yaşar. Sularla, bilgelikle ilişkilendirilmiştir. Nitekim aşağıdaki bölümde Sümer tanrısı olarak ele alınmış..DK

[7] Bunlara tanrı denilmiş oysa bunlar yaratılan ilk insanlar olarak kabul ediliyor. Alttaki paragraf bu yazdığımı doğruluyor. Doğrusu bu bölümde bilgiler bir sebeple karışmış. DK

[8]Gökyüzü Anunnaki'si; Anunnaki için bak. 22n (ç.n.).

[9]İnsanlara, Sümerlilere (ç.n.).

[10]Yazarın Notu: Kramer, S.N., Sumerian Mythology, s. 61.

[11]Yuvarlak ayraçlar yazarın, köşeli ayraçlar çevirenindir (ç.n.).

[12]İngilizce çeviride, hem "efendi" hem "tanrı" anlamına gelen "lord" sözcüğü kullanılmış (ç.n.).

[13] Bir çok metinde “ME” olarak yazılıyor. DK

[14]Bira olmalı; asma Sümerlilerde daha evcilleştirilmiş değildi, dolayısıyla üzüm şarabı üretilmiş olamaz; hurma şarabı olabilir (ç .n.).

[15]Üç direkli yelkenli (ç.n.).

[16] Uruk… Eski Ahit’te Erek olarak geçer. Yazar bunu kullanmış. Günümüzdeki adı Tel el Warka. DK

[17] Yaradılış mitoslarının, insanların tanrılara hizmet etmeleri amacıyla yaratıldıkları yolundaki bu öğesiyle kutsal kitaplarda da karşılaşılması ilginçtir. Örneğin, Kur'an, "Bakara" 2 1'de (Nebioğlu çevirisine göre) "Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekilerini yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınanlardan olasınız" denmekte; Davood'un (Penguin 1974 baskısı) tngilizce çevirisinde, aynı ayetteki söz konusu deyiş "serve your Lord" (Rabbinize hizmet edin) biçiminde çevrilmiştir. Kitabı Mukaddes'te Yehova'nın İsrail oğullarını "özel" bir amacını gerçekleştirecek araç olarak seçmiş olduğu yazarın İbrani mitolojisini incelediği bölümünün temalarından birini oluşturacağı için burada alıntı yapmayı gerekli görmedim. (ç.n. ).

[18]Bu açıklama, Kur'an'ın, ''Nisa", 28'de karşılaştığımız (Nebioğlu çevirisine göre) "Allah üzerindeki yükleri hafifletmeyi murad eder; zira insan zayıf olarak yaratılmıştır" ayetini çağrıştırıyor (ç.n.)